Abone olduğu gazeteyi binanın giriş kapısına sıkıştırılmış bir vaziyette görmeye alışmıştı. Bir gazeteye abone olmak, haftada bir dergi takip etmek ve ayda bir kitap okumak... Bu program, gençlik yıllarından edinmiş olduğu bir gelenekti. Hatta bir konferansta ilk defa duyduğunda küçümsemişti ayda bir kitap mı okunur diye. Daha çok okumak lazım geldiğini düşünmüştü o dönemde.

Yaşının olgunluğa vardığı bugün bir miktar kültürel birikimi varsa o günlerin bakiyesiydi. Böyle bir tarihsel girizgahtan sonra elindeki anahtarıyla kapıyı açarken diğer eli ile kıvrılmış gazeteyi çekti aldı. Kapıyı açtı, bir iki adım atmadan gazeteyi de okumaya başladı. İkinci kata çıkana kadar sürmanşet ve manşet bölümleri okunmuş oluyordu.

Bugün ki manşettin açıklamalarını okuduğunda ürktü.

"Barzani ve PKK'nın ortaklığıyla şekillenen terör koridorundan" bahsediliyordu. "Akdeniz'den İran sınırına kadar olan bölgedeki güçler diğer Müslümanlarla Anadolu'nun irtibatını kesmeye çalışacaktı.

Barzani'nin yapacağı seçim önemli olacak. Seçim demokratik bir iştir ya, saygı duymalıyız, değil mi? "O bölgenin halkı böyle istiyor" denilecek ve herkes kurbanlık koyun gibi teslim olacak. Öyle bekleniyor. Diğer haberlerden okuduğumuz kadarıyla aylar öncesinden birçok Kürt zorla o bölgeye yerleşmeye zorlanıyor. Milliyetçilik fikirleri her inanç grubundan insana zerk ediliyor. Kürt nüfuzun yoğun ve fazla olması için Türkmenlere baskı yapılıp kaçmaya zorlanıyor. Bunların her bir her iki taraftaki siviller için zulüm kelimesi ile ifadesini bulacak muamelelerle seriye bağlanıyor.

Sonra masum bir demokratik hareket, seçim yapıyoruz. Biz de yuttuk. Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz siz. Hiçbir şey doğal değil. Unutmamak gerekir ki; Batıda biçilen bu donlar, bu elbiseler, şu coğrafyaya dar gelmiştir her zaman. Batının gördüğü şey ile o bölgede var olan şey hiçbir zaman aynı olmamıştır. Batı, bir Donkişot gibi kendi kafasına göre düşmanlar üretmektedir.

Düşmanını kendi yaratıyor, kahramanını yine kendi icad ediyor. Ortadoğu, onların pazılı, yap boz tahtası gibi. Hırsız yavuz misali, ev sahibini bastırıyor. Tabii hiçbir şeye ses çıkaramayan Müslümanlar olduğu müddetçe batılı zalimler ve İsrail hedefine doğru ilerleyecektir ve ilerliyor. Kendimize gelene kadar bu zalimce tokatları yiyeceğiz galiba.

Dünyaya insanlığı götürecek Türkiye olduğunu dost düşman herkes gördü artık. İnsanlığın umudu olan bir Anadolu'yu, Batılı güçler ve içimizdeki işbirlikçileri kabul etmeyecektir."

Bu düşüncelerin ardından kendisini ürküten haberleri okudukça rahatsız olduğunu hatırladı. Katar'a yapılan ambargo haberinde de böyle bir sıkıntı yaşamıştı. Arabistan'daki veliaht darbesinden de ürkmüştü... Anadolu'nun oyun kurucu olmasını istiyordu. İnsanlara, insanlığı götürecek inanç ve düşüncenin merkezi olan Anadolu'nun başat bir rol üstlenmeyi istemesinden derin bir mutluluk duyuyordu.

Domaniç'teki orman yangının hala sönmeyişi bile onu ürkütüyordu. Arakandaki Naf nehrinin cesetle dolu oluşu, göçmenlerin Avrupa hayalleri ile birlikte Akdeniz'in serin sularında boğulmaları gazete okuyan adamı çok üzüyordu. Cemaatleri kötüleyerek toplumsal güvensizlik oluşturmalarından da ürküyordu. Örnek gösterilecek hataların ve kötü insanların varlığı arttıkça güven azalacak ve toplumsal bir çözülme başlayacaktı. Yüzde elli ikilik bir bütünlük birilerini çok rahatsız etmekte olduğun da biliyordu. Ancak vatanın bağımsızlığı tehlikeye girdiğinde bu birliktelik oranın yüzde seksen, seksen beşlere kadar çıkacağından da emindi.

Gazete okumak, dünyadan ve Müslümanlardan haberdar olmak, onu mutlu etmiyordu ancak deve kuşu misali, başını toprağa gömünce kimse görmemezlikten gelmiyor ya da gözünü kapatınca gece olmuyordu.

Küfür tek millettir buyuran Hz. Muhammed (as)'ın o şifa veren sözünü hatırladı: "Dünyada rahat yoktur." Gazetedeki haberlerin karşılığında hiçbir yapmamış olsa bile haberdar olma duygusu ona "senin düşünüyorum insan kardeşim, senden haberim var ve elimden geldiğince senin için bir şeyler yapmak isteyen dostlarla beraber bir şeyler yapıyoruz, yapacağız" diyordu.

Gazetedeki haberlere bir kez daha göz attı ve gazeteyi katladı. Biraz sonra Arakan'a yardım için yapılan organizasyona katılmak için yazısını sonlandırdı. Hep birlikte mazlum insanların yanında olmayı imani bir sorumluluk bilirdi.