Anadolu'da yaşayan insanların, farklı olanlarla bir arada yaşama konusunda,bir sorunu yoktur demiştik,son yazımızın sonunda. Hangi milletten, dinden,mezhepten,meşrepten,renkten olduğu farketmiyor insanların.Bu anlayış dini ve kültürel bir anlayışın gereğidir."Arabın Arap olmayana,Arap olmayanın Arap'a üstünlüğü yoktur"diyen Hz.Muhammed'dir,Veda Hutbesi'nde."Ne olursan ol,yine gel"diyen Mevlana veya "yaradılanı severiz,Yaradan'dan ötürü"diyen Yunus,Peygamberimizin ifadesini kendi usullerince ifade etmişlerdir aslında.

Bu anlayış,kurduğumuz devletlerde somut olarak tatbik edilmiştir. Bu anlamda,fazla lafa ve delile gerek bırakmayan şu gerçek ortadadır:Asırlar boyunca Osmanlı'nın idare ettiği farklı milletler;kültürlerini de, dillerini ve dinlerini de kaybetmemişlerdir.Örneğin,400 yıldan fazla yönettiğimiz Yunanlılar bugün inançlarını,dillerini, kültürlerini aynen devam ettiriyorlar.Çünkü Osmanlı'nın farklılıkları yok etmek gibi bir derdi olmamıştır.

Sözde insan haklarını dilinden düşürmeyen Batının sömürdüğü ülkelere bakalım,örneğin Afrika ülkelerine bakalım.Çoğu Hristiyan yapılmıştır,pek çoğunun dili ya İngilizce ya Fransızca olmuştur.Zira batılılar kontrol ettikleri yerlerdeki insanların yalnızca zenginliklerini sömürmemişler,inançlarını ve kültürlerini de sömürmüşlerdir.

Biz hala insan haklarını batıda arıyorsak,boşuna arıyoruz.Hala batılıları medeni görüp kendi tarihimizi hor görüyorsak,aşağılık kompleksiyle ve batının bakış açısıyla zihinlerimiz esir sömürülmüş demektir. Osmanlı'da yüzlerce yıl barış içinde yaşayan toplumların,Osmanlı sonrası durumlarına bakalım.

Cezayir'e,Filistin'e,Irak'a,Bosna'ya,Yemen'e,Suriye'ye,Libya'ya...bakalım.Bu toplumların Osmanlı sonrası yaşadıkları şey nedir?Sömürüdür,mandacılık adıyla soyulmaktır,batılılaşma maskesi altında inançlarının ve kültürlerinin çalınmasıdır, şehirlerin harap olmasıdır, milyonlarca insanın ölmesidir.(Fransa'nın,sadece Cezayir'de katlettiği insan sayısı 5 milyondur)

Bu tabloya bakıpta hala batıyı medeni ve insani görüp,kendimizi ve tarihimizi onlardan değersiz görüyorsak bizde körlük var demektir. Dinimize ve devletlerimize saldırmayanlara karışmamışız.

Savaşlarda bile kadınlara, yaşlılara, çocuklara, engellilere dokunmamışız.Aldığımız toprakları tahrip etmemişiz,eserlerle ihya etmişiz. Hz.Muhammed Mekke'yi fethettiğinde Mekkeliler'e ne demişse,Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü aldığında ordaki gayrımüslimlere,Fatih İstanbul'a girdiğinde Hristiyan Bizanslılar'a,Türkiye Fırat Kalkanı,Zeytin Dalı bölgesindeki insanlara aynı şeyi demişlerdir:"Bizden size zarar gelmez,canınız,dininiz, malınız,ırzınız bizim güvencemiz altındadır."

Fatih Sultan Mehmed, Bosna'yı aldığında(1463) oraya bir ferman yollar.Fermanını aslı,Bosna Hersek'teki Fojnika şehrindeki Fransisken Katolik Kilisesi'dedir.Fermanda;"Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır.Hiç kimse bu insanların hayatlarına,mallarına ve kiliselerine dokunmasın,HOR GÖRMESİN..."yazar.Dikakt edelim,bırak zarar vermeyi hor bile görmeyin der.Ardından da, Allah,Hz.Muhammed,124 bin peygamber ve kılıcı adına yemin ederek,fermana uymayanların cezalandıralacağını belirtir.

Fatih bu fermanı birilerine yaranmak için değil,inancı ve kültürü böyle emrettiği için yaptı. Birilerine yaranmak,batılı kavramlarla kendimizi savunmak için debelenmeye gerek yok.Bizim inancımız da,Kültürümüz de,dünümüz ve bugünümüz de net olarak ortadadır.Alnımız aktır,başımız diktir.Bununla gurur duyuyoruz.

İnsani değerler noktasında batıdan öğrenecek bir şeyimiz yoktur.Onların bizden öğrenmeleri gereken çok şey vardır.Önce ikiyüzlülük yapmayı,insani kavramları bile ortalığı karıştırmak ve emperyalist amaçlarını gerçekleştirmek için kulanmayı bırakacaklar. Yani samimiyeti öğrenecekler.Ardından da insan hakları dersini bizden alacaklar.Dünya ancak böyle kurtulur.