Sanırım 2011 Yılının Nisan ayının son on günündeydik.Arkadaşlar İnegöl'ün genç ve yetenekli mobilyacısı Hüseyin Parlar'ın Sinop civarında geçirdiği trafik kazasında vefat ettiğini söylediler.Baba evine taziyeye gidelim dediler.Birlikte Gazi Paşa ilkokulunun karşı tarafındaki eve gittik.

Doğrusunu isterseniz ben Rahmetli Hüseyin'in babasını (Ali abiyi) tanımıyordum.İkinci katta ki eve çıktığımızda kalabalık bir gurup vardı.Fatiha okuduktan sonra kime taziye vereceğimi bilmiyordum.Eve girerken güler yüzlü bir abimiz bizimle ilgilendi.Bize yer gösterdi karnımızın aç olup olmadığını sordu.Yemek hazırlayalım dedi.Tabii ki biz teşekkür ettik.O durumda onlara zahmet verecek değildik..

Ben hala şaşkın bir halde kime taziye vereceğimi düşünüyordum. Orada son derece tevekküllü,sabırlı ve kadere inanmış bir kişi dikkatimi çekmişti .O kişinin Rahmetli Hüseyin'in babası olmasına hiç ihtimal vermemiştim.

Bir fırsatını bulup yanımdaki arkadaşa Rahmetlinin babasının hangisi olduğunu sorduğumda Ali abiyi işaret ettiklerinde inanamamıştım.Çünkü hayalimde bağırıp çağıran isyan eden bir baba bekliyordum.

Gerçek bir mü'minin özelliklerini taşıyan bir insanla tanışma fırsatını bulduğum için Allah'a şükretmiştim.Gerçekten Ali abimiz tam bir Müslüman'ın özelliklerini taşıyordu.Allah evlat acısı vermesin.Oğlu vefat eden her insan kesinlikle bu kadar sabırlı,metanetli ve mütevekkil olamazdı.

Rahmetli Ali abiyle bu şekilde başlayan tanışmamız daha sonra dostluğa dönüştü.Genellikle İshak Paşa camisinde vaaz programım olduğunda namaz bitiminde Ali abinin beni beklediğini görür,ona taraf gidip musafaha eder ve ayak üstü uzun uzun sohbet ederdik.

Rahmetli Ali Parlar abiyi tanıyanlar bilirler.Çok tatlı bir konuşma tarzı vardı.O tatlı konuşmasını çok severdim.Ayak üstü muhabbetimizi genellikle bir büyüğün veciz bir sözüyle bitirir ondan sonra kucaklaşıp ayrılırdık.

Ali abimizi kaybedeli bir buçuk seneye yaklaştı.Çok sevdiği oğlu Hüseyin ile İnşallah Cennet bahçelerinden bir bahçede beraberdirler.

Ali abimizin mütevekkil duruşu gibi bir duruş örneği de İmam-ı Gazali'nin İhya-ı Ulumuddin adlı kitabında Saliha bir kadının menkibesinde geçer.Bahsi geçen Saliha kadının çocuğu vefat eder.Eşi akşam üzeri eve geldiğinde Ramazan ayı olduğu için adam oruçlu ve de yorgun olduğu için kadın ona çocuğun vefatını söylemez.Kocası şüphelenmesin diye de güler yüzlü davranır.İftardan sonra eşine şöyle der:

-"Bey! Bugün ne oldu biliyormusun?"

Eşi sorar:

-"No oldu ki?"

Kadın:

-"Geçenlerde komşumuza birisi bir emanet bırakmıştı.Emanet sahibi bugün bu emanetini istemeye gelince komşu vermem de vermem diye inat etti".

Adam:

-"Doğrusunu isterseniz komşumuz hiç de iyi davranmamış.Emaneti emanet sahibi ne zaman istese vermek gerekir".

Bunu üzerine o Saliha kadın gerçeği açıklar:

-"Hani Rabbimiz bize bir emanet çocuk vermişti ya.Rabbimiz bugün verdiği emaneti geri aldı".

İşte bu menkibe de olduğu gibi Ali abimizin de oğlu Hüseyin'in taziyesinde ki vakarlı ve sabırlı duruşu beni çok etkilemişti.Böylesi duruşlara günümüzde pek rastlamak mümkün değildir.Hani hep menkibe okuyacak değiliz ya.Günümüzde de Allah'a hamd olsun ki Menkibe yazdıracak duruşlara rastlıyoruz.4