“Biz hiç kimseye gücünün üzerinde bir yük yüklemeyiz” Mü’mininSüresinin 62. ayetini okuduğumda düşünmeye (tefekkür etmeye) değer bir şeyler hissettim. Zira gücümüzün ne olduğu konusunda kanaatimin ne olduğunu bilmiyordum.
“Ben bu kadar yapabiliyorum” derken iç âlemimizde ne tür değerlendirmeler yapıyoruz? Sanırım en temel nokta şu olmalıdır. “İmanımdan dolayı, samimiyetle Rabbimin her dileğini, her şartta, herhangi bir art niyet beslemeden ve beşeri zafiyete kapılmadan yapmaya hazırım” halet-i ruhiyesiyle söylediğimiz bir söz olmalı.
İnsanı yaratan Allah ona ne yükleyeceğini bilmez mi?
Hatta nesh edildiği belirtilen bir ayette “Allah, sizin güçsüz olduğunuzu bildi de” ifadesi var. Aslında Rabbim düzenlediği bu dünyayı ve dünyadakilerin hakikatini biliyor. Efendimiz (sav) de “Rabbim, bana eşyanın hakikatini öğret” diye dua ederken,mahlukatın aslında niçin yaratıldığını öğrenmek istiyordu. Bu kötülükler, bu zulüm ve işkence yapanlar niye var edildi?” gibi hayatına en büyük sıkıntıyı verenlerin dahi, bir hayır için olduğunu düşünüyordu.
Aslında lafı dolandırama gerek yok. Vardığım anlam merkezi şurası; Allah neyi emretmişse o emri yerine getirecek kahramanları da yaratmıştır. Yani bu din, insanın gerçekliği dışında bir şey talep etmiyor. İnsan, nefsinin, çıkarının ve geçici lezzetlerin peşine takılmaz ise bu emirleri yerine getirebilir. Getirebildiği gibi şahsiyetli onurlu ve şerefli bir hayatı yaşar. Zalimler, sistemlerinin bozulmasına izin vermez de karşı çıkarlarsa o mücadelede şerefli bir ölümü/şahadeti tadar.
Diğer ayette “Fakat kafirlerin kalpleri bu gerçekten habersizdir” buyruluyor. Bu hakikatlere tahammül edemeyenlerin, İslam’ın gerçeklerini, insanın gerçekliğini, hayatın asilliğini gizlemeye, örtmeye çalışan ve sadece kendi çizdikleri sınırları insanlara dikta edenlerin kalpleri habersizdir.
“Biz bu emaneti (Kur’an-ı Kerim) dağlara verdik o kaldıramadı” ayetini düşünmek için burada zikretmek lazımdır. İnsanın gücü dağlarınki ile karşılaştırılıyor sanki. İnsan, dağların bile kaldıramayacağı bir yüke omuz vermiş demek ki. Somut manada bir karşılaştırma yapıldığını sanmıyorum. Emanet manevi bir sorumluluk gerektiriyorken dağların yüceliği ile kıyaslanma insana derin bir seçilmişlik hissi veriyor.
“Gücünüzün yettiği” kelimesi ile vazifelerimiz arasında bir denklik hissediyoruz. Hakiki adalet sahibi Rabbimiz bir davranışın tüm boyutlarını biliyor. Niyetten tutun da gayrette kadar tüm davranış süreçlerinden haberi var.İnsan samimi olduktan ve elinden geldikten sonrasını Allah’a bırakmalıdır. Lakin insanın içine kodlanmış olan tembellik, korkaklık onun gücünü sınırlayabilir.
Bu düşünceler bizi Hz. Peygamber’in (sav) bir sözünün/duasının kapısına sürükler: “Rabbim