Yine muhabbet meclisi kurulmuştu sanal alem üzerinde. Herkes, hayatını evine sığdırmıştı. Sevdiklerinin ikram ettiği çaylarını yudumluyorlar ve izliyorlardı. Ekranların karşısında yerini almış olanlar, evlerinin hatta odalarının bir köşesindeki makamında, kulaklıktan gelen sesleri dinlemeye çalışıyorlardı.

Salgın sebebiyle uzun zamandır bir araya gelip de hasbihal edemedikleri için ekran başındaydılar. WhatsApp grubunda paylaşılan cümle, onların dikkatini çekse de herkes imkanına göre meclise katılım sağlayacaktı. "Bu gece, katılım sağlanırsa Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan daha ötesine bağlanacağız" ifadesiyle...

Gönülleri rahatlatan, sıkıntıları dertleri gideren, insanın içine bir ferahlık veren Allah'ı anmak, onun sözlerini anlamaya çalışmak en güzeliydi.Şimdi önlerinde açık duran Araf Suresinin 42. ayeti kerimesi okunuyordu. İman edip (dünya ve ahiret için) yararlı işler yapanlara gelince ki kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz. İşte onlar cennetliktirler, orada ebedi kalıcıdırlar."

Konuşan, açıklamalarda bulunuyordu: İlk önce ilahi sözleri üzerimize alınmaktan başlayalım. Bunları kendimize muhatap kılmalıyız. "İman edip salih işler yapanlar" deyince bizden bahsediyor demek gerekiyor. Yani günlük hayatta da öyle değil mi? Biri seslendiği zaman isminizi söylemiyorsa, ne dönüp bakarsınız ne de söylediğine emniyet verirsin. Çünkü sözün muhatabı sen değilsindir. Örneğe devam edersek; postacı mektup getirmiş aşağıdan ismi okuyor. Kendisine gönderilmeyen mektubu kimse almak istemez. Mektup, sahibini bulmalıdır.

İşte bu misal üzerinden "iman edip yararlı işler yapanlar" cümlesinde, ilahi irade ve kelama muhatap alındığımızı beyan ettikten sonra büyük bir onur ve gurur duyabiliriz

Ekranda söz söyleyenin işaret ettiği diğer nokta ise "hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz" cümlesi idi.Bu cümleden neler çıkarılabilir, hangi tefekkür diyarına yelken açılabilir olduğunu fark ediyordu.

"Hiç kimse" ibaresinin Arapçası "nefsen" diye ifade buyrulur... Demek ki her canlı, her ruh taşıyan, her nefes alıp veren kişiden haberi olan bir Yaratıcı bize mesaj gönderiyor. İsterseniz bunu biraz daha daraltıp insan nesli içinde düşünebilirsiniz, fark eden bir şey olmayacaktır. Zira "Yaratan bilmez mi?" buyuruyor.

Hepimizi görüp gözeten, gücümüzü, kuvvetimizi, kudretimizi yani her şeyimizi bilen Rabbimiz, gücümüzün üstünde bir vazife yüklemeyiz, diyor.

Ne büyük bir adalet, ne büyük bir incelik! İnsanları imkanları ölçüsünde imtihan eden Rabbime şükürler olsun. Üstü kapalı olarak şunu da anlayabiliriz belki Allah'ın yapmamız için emrettiği her türlü faziletli amel, gayretimizin ardında saklıdır. "Ben bunu yapamam, şunu edemem" diyemeyiz. Hepimiz, tüm insanlar ya da tüm canlılar, kendisine verilmiş olan gücün ufkuna veya çapına veya sınırına ulaşamamıştır, demek ki. Yapabildikleri ile yetinen, gittikçe hayatını rutine bağlayıp monotonlaşan hantal bir kişiliğe bürünmemek gerekir.

Durağan su nasıl ki içerisinde zamanla mikrop üretir lakin buna karşın akarsu temizdir. Bizim de her daim ufuklar ötesine yol alabilecek bakışımız olmalı.Para kazanmak isteyenler, çok çalıştıkça kazancın artırıldığını bilirler ve daha geniş atılımlara cesaret gösterirler. Başaranlar da olur. Çünkü Allah, kuralını koymuştur "çalışana karşılığı verilecektir" diye.

Dolayısıyla Allah'ın emretmiş olduğu her türlü davranış, hem duygusal açıdan hem bedeni açıdan insanın yapabileceği şeylerdir. Hepimize aynı görev yüklenmemiştir. Görevin mahiyeti ve şekli gücümüzün yetmesine bağlıdır. O Rahman ki imkanları verendir, yapmamız istediği davranışları emredendir, isyan ettiğimizde hak ettiğimiz cezayı da verendir. Çok değerli bir cevheri, kıymetini bilmeyen bir çocuğa emanet eden adam konumuna düşürmemek gerekir Yüce Rabbimizi. Allah, yarattığını da bilir, yarattığına/kullarına verdiği emri de bilir, sonunda nasıl hesap soracağım da bilir.

Ayet hakkında kendi kanaatlerini, yorumlarını bu şekilde aktaran, sözünü noktaladı. Kanaatlerini merak ettiği için gönül muhabbetine gönül vermiş bir dostuna bıraktı.