Liseli genç kız, edebiyat öğretmeninin "şu yazıyı okur musun?" diye uzattığı telefonu parmakların arasında tutup bir solukta okumaya çalıştı.

Böyle bir yazının niçin kendisine okuttuğunu çok da merak etmedi. Çünkü aşk konusunda yazmış olduğu hikayeyi büyük bir hayranlıkla beğenmişti hocası. "Sokak Lambasının Altındaki Bank"ın bir kıyısında oturan gencin bankın öbür ucunda kendisine ilgi duyan birini fark etmemesi üzerine kurgulanmış bir hikayenin yazarıydı genç kız.

"Arkadaşlarının "o kanser" diye tarif ettikleri gün, kendisine ne için yüz vermediğini anlayan banktaki sevgili "ben onun kanser olduğunu duyduğum gün ölmüştüm" ifadesi ile yüreklere derin bir açıyla dokunmuştu.

Liseli genç kız, hikaye kahramanlarının aşklarını bir hastalık vesilesiyle ketum hale getirmiş ve göğüs kafesi içinde saklamasını bilmişti. Lakin bu hikayede bankın öbür ucundaki sevgili aşığını günlerce beklemekle, geç vakitlere kadar sabretmekle ya da sonsuza dek yol gözlemek ile bitirmek istemişti. Beklenen bu iken bir hikayenin devamında sevgilinin eline tutuşturulan kabarık bir zarfın içinden duygu yüklü mektuplar çıkmıştı. Hüzün hafifçe dağılmış ve sinsi bir merak duygusu zihnini işgal etmişti.

Her günü kaydedilerek sevgiliye hitap edilmiş bir tomar mektubun sevgili tarafından okunmasıyla sokak lambasının altındaki bankta filiz veren aşkın platonik olmadığını lakin imkansız olduğunu fark etmesiyle son satırlara vasıl oluyordu bu acıklı hikaye.

Liseli genç kızın yazdığı bu hikayede, kansere yenik düşen gencin ardından sokak lambasının altında boş kalan bankın bir ucuna oturup aşığının (bankın öbür ucuna ilişmiş) ölmüş hayaliyle muhabbet etmeyle noktalanmıştı.

Kendi güçlü hayaliyle içindekileri en güzel şekilde anlatmayı bilen ve okuyanın da içinde fırtınalar estiren hikaye yazarı liseli genç kız, hocasının telefonundan okuduğu hikaye karşısında donup kalmıştı bir an.

Kendi hikayesini beğenmiş edebiyat öğretmeninin ruh halini düşündü. İki aşk hikayedinin okuru olan bir insan neler hissederdi. Biri bu dünyada öbürü diğer dünyada yaşayanların aşk hikayesinin kelimelerine can verircesine yazan ve gönüllere temas ettirmeyi bilen liseli genç kızın telefonun ekranında okuduğu hikaye etkisiyle ciğeri kor ateşlerle dağlamıştı. Daha önce hiç böyle bir hikaye ne kurgulamış ne de duymuştu. Hocasının isteği doğrultusunda hikayeyi sesli olarak bir kez daha okudu.

FİLİSTİNDE KIZ İSTEMEK;

Danya 17 yaşında Filistinli bir kızdı. Bir gün okuldan eve dönerken, yanından geçtiği siyonist bir askerin kahve içtiğini görür. Danya'nın bakışlarından rahatsız olup şüphelenen asker hemen oracıkta Danya'yı kurşun yağmuruna tutar ve şehid eder.

Kızcağızın mübarek kanı etrafı sarar. Şehid Danya'nın şehadet sonrası resimleri her yere yayılır. Bu haberleri duyup, resimleri gören Filistinli Raid adında ki bir genç, bunu sosyal paylaşımlarda yaygınlaştırır. Şu cümlelerle Müslümanları duyarlı olmaya davet eder;

-Bu sizin kız kardeşiniz olsa ne yapardınız? Daha sonra Raid, Danya'yı şehid eden askeri bulur ve bıçaklar.

Siyonistler de Raid'i alnından vurup tek kurşunla Şehid ederler. Raid'in alnından misk kokulu kanlar akmaya başlar.Doktorların bu kokuya getirebildikleri bilimsel bir izah yoktu...

Raid'in cenaze törenine Danya'nın babası da iştirak eder. Hiç kimsenin ummadığı bir anda Şehid Raid'in babası kalkıp, Şehid Danya'nın babasına Hitaben;

-Şehid Kızın Danya'yı, Şehid oğlum Raid'e istiyorum der...

Daha sözünü tamamlamadan Danya'nın Babası;-Şehid kızımı, şehid oğlunuza verdim. Tebrik ediyorum, hayırlı olsun. Firdevs-i A'la'da düğünleri olsun der. Duyulmamış, görülmemiş bir kız isteme tarzı....

Maharetli aşk hikayesi yazarı liseli genç kız, buğulu gözlerini silmek için telefonu hocasına uzatırken duygularına hakim olamadı.