Yaklaşık 2 yıldan beri maskeli geziyorduk.Maskenin yanı sıra mesafede olunca yolda karşılaştığımız bir çok tanıdıklarımızı tanımakta zorlandık.Hatta bir çoğuyla uzun zamandır maske-mesafe ve ziyaretlerin kısıtlı olması nedeniyle görüşemedik.

Maske gerçekten insanları tanıma konusunda büyük bir engeldi.Hatta bazen arkadaşlarla "soyguncular boşuna maske takmıyorlar,demek ki tanınmamak konusunda faydası varmış" şeklinde şakalaşıyorduk.

Açık alanlarda maske takma zorunluluğunun kalkmasıyla artık cadde ve sokaklarda karşılaştığımız insanları tanıyor ve durup sohbet etme imkanı bulabiliyoruz.Bu uzun aradan sonra ki karşılaşmalarımızda birbirimize şu sözü söylemeden edemiyoruz:"Vay be, görüşmeyeli çok değişmişsin".

Gerçekten görüşmeyeli 2 yıl olanlarda bir hayli değişmeler görülmektedir.Küçükler büyümüş büyüklerde de yaşlılık belirtileri görülmeye başlanmıştır.Kiminin saçları beyazlanmış,kimileri yürümekte zorlanmış,kimilerinde de yaşlılık bir hayli tesirini artırmıştır.

Bu manzara ister istemez insana "DEĞİŞİM "kavramını hatırlatıyor.Hani bir söz vardır şöyle der:"Değişmeyen tek şey değişimdir".Yani değişimin önünde durmak mümkün değildir.Çinlilerin şöyle bir bedduasını duymuştum.Çinliler kızdıkları birine :"Allah seni değişim zamanında dünyaya getirsin" şeklinde beddua ederlermiş.

Değişimin ilk akla geleni insanın kendisinde meydana gelen biyolojik değişim ve gelişimdir.Küçüklerin büyümesi, büyüklerin yaşlanması gibi.Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir." ?Rum-54).

Zamanın ilerlemesine rağmen kendini yaşlanmaya ve ölüme karşı koruyabilmiş tek bir insan gösteremezsiniz. Çünkü insan kendi bedeninin ve kendi hayatının sahibi değildir. Yaşamaya karar verip hayatını kendisinin başlatmamış oluşu, bunun bir göstergesidir. Bir diğer göstergesi ise, hayatını sona erdiren ölüme müdahale edemeyişidir. Hayatın sahibi, onu verendir. Ve O, dilediği zaman da o hayatı geri alır. Yüce Allah, Peygamberimiz (sav)'e "Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?" (Enbiya Suresi, 34) ayetiyle, bunu haber verir.

Değişimin ikinci önemli ayağı ise "sosyal hayatta ve teknolojide" meydana gelen gelişmeler ve değişmelerdir.Bu konuda çok sıkıntılar ortaya çıkmaktadır.Çünkü nesiller arasında anlaşmazlıklar ve uyumsuzluklar ortaya çıkmaktadır.Tekniğin ve Sosyal çevrenin değişmesiyle beraber dede ile torun arasında hatta baba ile çocukları arasında birbirini anlama konusunda uçurumlar oluşmaktadır.

Bu uçurumlar genellikle "yaşam şekli" konusunda meydana gelmektedir.Bir önceki nesil, gelenek ve göreneklere bağlı olarak eski hayatı yaşamak isterken,yeni nesil ise değişen hayata göre yaşamak istemektedir.Bu nedenle eski nesilden (dede-baba) "Bizim zamanımızda" sözünü çokça kullanırken yeni nesilden de (çocuklar) "Hangi çağda yaşıyoruz" sözünü çokça duyarız.

Dede ile torunun ,baba ile çocuğun arasını açmadan nasıl bir uzlaşı sağlayabiliriz?

Bu konuda Mevlana Hazretleri çok güzel bir örnek veriyor,der ki:"Bir pergelin iki ayağı vardır.Biri sabit,diğeri serbest.İkisi de sabit olsa veya ikisi de serbest olsa bir daire çizemezsiniz".

İşte bu güzel örnekte olduğu gibi insan da bir yandan kültürünü,gelenek ve göreneklerini kaybetmeyecek,diğer yandan da Dünyada meydana gelen gelişim ve değişimlerden habersiz olmayacaktır.

Değişim de maalesef şu problem vardır."Herkes Dünya'yı değiştirmek ister ama hiç kimse kendisini değiştirmeyi düşünmez".