Sevgili Dostum,

Salgın sonrası okulumuza teşrif etmiş yeni öğrencilerimizle tanışma imkanı buldum. "Çocuklar" diyeceğim onlara, zira çocuksu ruhlarla muhatap olmuştum. Bu öğrencilerle nasıl ders yapacağım konusunda onulmaz dertlere düştüğümü hissettim kısa bir dönem.

Şimdi, "dersimizde gördüğümüz konuları içeren bir mektup yazın" dedim onlara. Bu vesile ile ben de sana yazıyorum bu mektubu.

Böylesine bir yazı ödevinin samimi bir dille yazılması için mektup türünü seçmiştim. Bir dönem boyunca edebiyat dersinde öğrendiklerini ve öğrenirken hissettiklerini kalemin incecik ucundan satırlara serpiştirmelerini beklerken ben de boş duramadım.

Bembeyaz kağıdı kullanırken yapılabilecek hataları anlatmalı mıydım diye düşünürken orta sıradan biri mektubun hitap kısmını yazdığı kağıdını yukarı kaldırıp "böyle mi başlayacaktık" diye sormasından anladım ki bu konu üzerinde gerekli açıklamaları önceki derslerde yapmışım.

Sevgili Dostum,

Sen de bilirsin bu neslin genel özelliklerini. Çocuksu tavırlarının yanında, tatlı şımarıklıkları vesilesiyle derse odaklanmak zor oluyordu. Lakin ilk ayların havası yok üzerlerinde. Hafiften anlaşabiliyoruz dönem biterken. Derslerine büyük bir sorumlulukla çalışanlar ya da öğrenirken farklı duygular yaşayanların, dikkate değer, hislerini merak ediyorum, acaba neler yazacaklar?

İstiyorum ki bazı öğrenciler, edebi sanatsal metinlerin cümlelerinden çok etkilendiğini yazsın. "Hocam vallahi ağladım o şiiri okurken..." desin biri. "Tam da benim halimi anlatıyor..." deyiversin diğeri. Buna öbür öğrenci de "özellikle olay hikayelerinden etkilendiğini, çok komik bulup güldüğünü..." eklesin. Bazı öğrenciler de şiirle ilgili çok farklı bilgiler öğrenince şaşırdığını açıklayıversin.

Sevgili Dostum,

İnanıyorum ki az bir kısmı hariç öğrencilerimin çoğu edebiyatla sımsıcak bağlar kuracak ve şiirlere zamanla ihtiyaç duyacaklar. Çünkü her birinde aşık olacak bir yürek var. Bu konuda her daim ümitvar düşünüyorum. Sen de öğrencilerim için dua edersen sevinirim.

Değerli Dostum,

Sana diğer sınıfta yazdırdığım bir değerlendirme yazısından bahsetmeliyim. Sarıkamış Çocukları isimli filmi izleyince böyle bir yazı istedim öğrencilerimden. Onlarla birlik olan kalemimden şunlar damladı.

Şimdi her biri derin bir düşünce iklimine dalmış olmalı .Önlerindeki sıranın üzerine bırakılmış kar gibi beyaz kağıt üzerinde Sarıkamış şehitlerini hayal etmeye çalışıyorlardır.

Evet, niye olmasın ki! Parmakları arasında tuttukları kalemlerinin marifetiyle canlanacak kelimeler, Sarıkamış seferine giden asker katarı gibi düşünülemez miydi? Bir satırdaki harfler, kelimeler; tek sıra halinde yüce dağları aşmaya azmetmiş binlerce vatan evladını temsil edebilirdi. Bembeyaz yamaçlarda soğuk, tipi, kar, yorgunluk, açlık... Her gün önlerine çıkar ve onları birazdan beyaza dönüştürecek siyah bir nokta gibi yerine yani vatan toprağının bağrına mıhlar tohum gibi. Bir adım daha attırmazdı insanoğluna güç gelen o iklim, o coğrafya...

Liseli genç, kalemiyle o kadar etkileyici filmin ardından iki satır yazmaya çalışıyordu. Din için, vatan için, bayrak için, toprağa düşen şehitlerin üzerini örten soğuk bir kar tabakası değildir yürekler acıtan... Onların emanet ettiği vatan toprağında koşan, oynayan ve gününü gün ederek şanlı şehitlerin ardından "boşuna ölmüşler" diyen dillerdi sızlatan yürekleri. Bu bilinmezlik veya unutulmuşluklar sayfasına gömen nesiller, geleceklerini kazanmak için doğru bir fikre ve inanca sahip olma ihtiyacını ne zaman hissedecekler acaba. İşte bu vaktin zuhuru yakın olmalı. Hatta yarından da yakın olmalı. Böyle tarihsel dönemleri anlatan roman, hikaye, film gibi eserler ile ruhları aydınlanmalıydı gençlerin.

Liseli gencin dersine giren edebiyatçı, filmi beyazperdeye aktaran yönetmen ile aynı şeyler düşünüyordu sanki. Berrak inci tanelerini yanaklarından süzdürecek kadar etkileyiciydi görüntüler.

Değerli Dostum,

Günümüz ile Sarıkamış Seferi (1915 tarihi) arasında köprü olabilecek her unsur özenle yerleştirilmiş karelerin arasına. Ayrıca anlam bağlantıları da sapasağlam kurulmuştur. Coşkuyu artıracak, duyguyu canlandıracak görüntüler; o ızdırabı hissettirecek müziklerle kusursuz bir film olduğunu haber veriyor.

Zaten liseli genç nasıl başlayacağını düşünürken son satırı da zor sığdırdı beyaz kağıda.

Umarım sen de bizim gibi farklı çalışmalarla yeni neslin inşasına bir tutam tuz atıyorsundur. Baki selam...

Dostun...