Saygıdeğer hocam,

Acaba bir günün kaç saat olduğunu bana söyler misiniz? Neden mi? İstanbul gezisi için size teşekkür ve minnettarlığımın ifadesi olması için kalemi alacağım mektubu düşünürken zaman içinde zamanı yaşadığımız İstanbul gezimizi anlatacağım.

Bir günlük, eski ifadesiyle "günübirlik", yapmış olduğumuz İstanbul gezisinin gönül dünyamda bıraktığı izleri takip ederek her adımda: "İyi ki bu geziye katılmışım. İyi ki İstanbul'u görmüşüm genç yaşımda" diyeceğim.

Az önce yatağıma uzanıp tüm bedenimi, özellikle ayaklarımı dinlendirirken; zihnimin, boş durmadığını ve bu unutulmaz gezimizi anlatmak için kelimeler topladığını, cümleler kurduğunu fark ettim.

Daha önce İstanbul'a hiç gitmemiş, onu fotoğraflardan, televizyonlardan görmüş biri olarak çok merak ediyordum. Aslında bildiğim mekanlar idi fakat onlarla bütünleşmek, onların içinde bulunmak, onları birinci göz olarak izlemek biçilmez bir kıymet ifade ediyordu benim için.

Böyle bir geziye "gidebilir miyiz, olur mu?" diye tereddüt ederken niyetine girdik. Arkadaşlarla İmam Hatip Mezunları Derneğinde toplandık. Neşeli bir kaç saatten sonra yolculuk başlamıştı.

Sayın hocam,

Benim için İstanbul gezisi, seher vaktinde ışıklandırılmış Boğaz Köprüsünü gördüğümde başlamıştı. İlk heyecan orada sarmıştı yüreğimi. Biraz da uykulu belki... Biraz işin farkında olmamanın verdiği gafletle üzerinden akıp gittiğimiz bu köprünün kıyısında 15 Temmuz Şehitleri anısına yapılmış "Hafıza, 15 Temmuz Müzesini gezerken çok etkilendim.

"Her şey ben yaşarken oldu. Bunu bilsin insanlar." diyen şair İsmet Özel'in dizelerini henüz okumuş değildim ama 15 Temmuz Direnişi şahit olduğum destansı bir olaydı. Yine ekranlardan ve daha sonra videolardan takip ettiğim Boğaz Köprüsü mücadelesi... Vatan tehlikeye düştüğünde milletin bağrından nasıl yiğitler çıkacağının şahidi olan kutsal bir mekan olarak tarihe geçti. Allah razı olsun! Cumhurbaşkanımız bu konuda titiz bir çalışma yapılmasını öngörüp "bir gecede darbeyi püskürten" ve bu uğurda şehit olan insanları unutturmamak istemiştir. Bu sebeple, bu müze İstanbul gezimin en "mana yüklü mekanı' olarak hatırımda kalacak.

Müzeyi gezip aracımıza binecekken Çamlıca tepelerinde göğe uzanmış altı minaresi ile şehadet parmağını anımsatan Cumhuriyet döneminin en muhteşem camisini ziyaret etmemiş olmak içimde kaldı. Zaten zaman içinde zaman çağ içinde çağ inşa eden İstanbul'u bir güne sığdırmak mümkün değildi, tecrübe etmiş olduk.

Aracımızdan indiğimizde Topkapı Sarayı'nın dış duvarlarını sağımıza alarak önce "harika" kelimesi ile sıfatlanacak Osmanlı'dan kalma çeşmeyi, hemen ardında da tüm ihtişamıyla Ayasofya'yı görünce dizlerimin bağı çözüldü sandım. Büyüklerimden dinlediğim kadarıyla ki siz de o sabah söylediniz: "Zincirler kırılacak! Ayasofya açılacak!' sloganlarıyla yapılan mitingler artık gayesine ulaşmış. Şimdi ben ve bir grup arkadaşım Ayasofya Camii Kebiri'ne sabah namazını eda etmek için giriyorduk.

Etrafındaki her şeyi merak eden bir bebek misali, 360 derecede başımı çeviriyor her şeyi görmek ve her şeyi hissetmek istiyordum.

(YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)