Lise yıllarında ilk kez mantık biliminin temelini öğrenmeye başladığımızda kendi aramızda mantık biliminin temelleriyle ironi yapar, birçok konuyu tabiri caizse dalgaya alırdık.

Bunlardan birisi de gerçek kavramı hakkında yaptığımız ironiydi. 'Gerçekler acıdır, biber de acıdır o halde gerçekler biberdir.' İronisini yapar birbirimizle dalga geçerdik, bu dalga geçmeler bile eğitimin öğrenme basamağına hizmet ederdi.

Şimdiki gençliğin eğitim konusunda bir beklentisinin olmadığı gibi eğitim beklentisi olanlar da diğerleri tarafından ötekileştirilmekteler.

Bizim gençliğimizde gençlik kılıç gibi keskin ve net olurdu. Bir şey ya var ya da yok olarak kabul edilir her şey net ve keskindi.

Hayat siyah ve beyazdan ibaretti. Zamanla bu duygular ve bu söylemler değişmeye başladı hayatın sadece beyaz ve siyah olmadığı bazı noktalarda grinin ve başka renklerinde olabileceği insanların aklına zerk edilmeye başlandı ve bunda da başarılı olunduğunu söyleyebilirim.

Hayatın siyah ve beyaz olmasının yanında aşklar da keskin ve net olurdu. Birisini ya severdin ya da sevmezdin, gençlik bu konuda da çok netti.

Sevdin mi adam gibi severdin, kaşın gözün orada burada şurada oynamazdı. Bir gerçek daha vardı, arkadaşının kız arkadaşına, kız kardeşine kardeş duygularla bakmayı bilirdin, başka türlü duygular işin içine sokulmazdı, sokan olsaydı o kişiler aforoz edilir selam sabah kesilirdi.

Eşler, ister severek; isterse görücü usulüyle evlensin eşler arası mutlak sadakat olur sadakat ailenin temelini oluştururdu. Türk toplumunun bir aile yapısı vardı, o yapının köşe taşları olurdu, aile mevhumu o köşe taşları üzerinde yükselirdi.

Eşler arası mutlak sadakatin yanında mutlak saygı ve itaatte mevcuttu, eşler arasında ki mutlak saygı mevhumu ister istemez çocuklara ve toplumun diğer kesimlerine de yansırdı. Bütün bu duygular bir anda değişiverdi.

Klasik aile yaşam yapısı, bırakınız yapsınlar; bırakınız geçsinler felsefesini temel alarak klasik disiplinli aile yapısından uzaklaştı, bu disiplinsiz yaşam aile yapısını ve aile düzenini bozmaya başladı.

Güncel yaşamı irdeleyen televizyon programlarını her ne kadar izlemek istemezsek te, bu ülkede yaşıyoruz ve olup bitenleri bir şekilde ya sosyal medya aracılığıyla ya televizyon aracılığıyla ya da yazılı basın aracılığı ile öğrenmek durumunda kalıyoruz.

Realite Şov programları yapılıyormuş gibi toplumun DNS ile oynanıyor ve sanki bir kesim özellikle görevlendirilmiş gibi topumun kimyasal yapısını bozmak için gece gündüz durmadan çalışıyor. Bu programların yapılmasıyla olağanüstü görünen bazı davranışlar ve duygular normalmiş gibi toplumda bir algı oluşturuluyor.

Bu algı ile ne yazık ki aklı evvel bazı kişiler hem kendi yaşamını hem yakınlarının yaşamını hem de iletişime girdiği kişilerin yaşamını cehenneme çeviriyor.

Gençlik bezgin, gençlik durgun, gençlik korkak, gençlik mücadele azminden yoksun, gençlik felsefi düşünmeden uzak, gençlik pısırık, gençlik okuldan ve okumadan uzak, gençlik hedonist duygularının pençesinde esir olmuş, mihveri ve minberi olmayan bir ucube yarattık olarak hayatını devam ettirmeye çalışan bezgin Bekir.

Bütün bu ucubelerin ortadan kalkması ancak gençliğin adalet konusunda keskin kılıç gibi olmasına ve gerçekler acı da olsa onlarla yüzleşmesine bağlı.