Sevgili arkadaşım,

Geçen hafta edebiyat dersinde çok farklı bir film izleme imkanımız oldu. Hocamız, roman konusu bittikten sonra "beyaz perdeye aktarılmış bir film izleyerek romandaki yapısal unsurları tespit edelim" demişti.

Filmi internette bulmak için "Kelebekler İran filmi" yazdık arama çubuğuna. Başlangıçta hocanın nasıl biri olduğunu bildiğimizden dolayı sıkılacağımı sandım. Hem de film altyazılıydı, bir de onları okumak zordu.

Film, başörtülü üç kız arkadaşın alışverişten çıkmasıyla başlıyordu. Biri arabayı kullanıyor, diğerleri de onunla yolboyu muhabbet ediyorlardı. Kırmızı ışıkta durduklarında yan arabadaki gençler aşağılık kahkahalar atıyorlardı kızlara bakarken. Bundan rahatsız olan kızlar, kırmızı ışıkta geçmek gibi tehlikeli bir iş yaptılar fakat trafik cezası da yediler.

Tabii sana filmi baştan sona anlatmam doğru olmaz. Fakat daha ilk dakikalarda edebiyatçı, "izlediğiniz bu film dini bir film değil" deme ihtiyacı duydu. Biz de başörtülü kızlar var diye dini film sanacaktık herhalde. O sebeple böyle bir açıklama yaptı. Hakikaten sosyal içerikli bir filmdi. Kuşaklar arası farklılıkları ortaya koyan ve sonunda yaşlılarla gençleri barışık hoşgörülü bir şekilde mutlu olduklarını gösteren bir filmdi.

İlk defa Farsça konuşmalar dinliyordum. Hollywood sineması kadar olmasa da İran sinemasının güçlü bir altyapısı olduğunu da edebi açıdan öğrenmiştik. Daha öncede günlük ve hatıra türü konusunda öğretmenle alakalı Fransız sinemasından izlemiştik.

Yani anlayacağın edebiyat öğretmenimizin sinema kültürü oldukça geniş idi. Bize yeni kapılar açmak noktasında maharetli çıkışlar yapıyordu. Bizler telefonlarımızdan belli bir zihniyetin doğrultusunda izliyor, konuşuyor, yorum yapıyorduk. Lakin edebiyat öğretmenimiz farklı kültürlere yelken açmamıza imkan sağlıyordu.

Tabii ki sözü edilen filmi seyretmeni isterim ama kendimi tutamayacağım ve filmin konusundan bahsedeceğim. Geleceği olmayan ülkedeki yaşayışından kurtulmak maksadıyla yurtdışına çıkmak isteyen bir anne babanın, elçiliğin kızlarına vize vermemesi sebebiyle Tahran'ın kıyı mahallelerde oturan yaşlı amcasına bırakmak zorunda kalmasıyla olayın örgüsü başladı.

Uzun zamandır ziyaret etmedikleri yaşlı amca ve yaşlı teyze bu ziyaretlerinden çok memnun oldukları, kızlarını da yanında misafir edebileceklerini, kiler gibi bir odanın boşaltılıp misafir kızcağıza bir oda yapılmasına ilgi ile izledik.

Tabii biz bir aşk hikayesi de beklemiyor değildik. Çok geçmeden internet bağlamak amacıyla eve gelen İrfan isimli gençle nasıl bir münasebet kuracağını Türk dizilerinden ilhamla hissettik ama morardık. Çünkü bir aşk hikayesi başlar gibi oldu ama sonuç yoktu. Başörtülü kızlardan biri anne ve babasının çok şiddetli tartışmalarına şahit olduğunu ve onların boşanmasını talep ettiğini gördük. Fakat yaşlı amca ve teyze evlerindeki misafir genç kızın şaşkın bakışlarının şahitliğinde tatlı tatlı muhabbet ediyorlardı. Genç kıza "hanımefendi, azizim, canım" gibi sıfatlarla hitap ediyorlardı eski insanların terbiyesiyle.

Kapıda kalmamak için genç kız anahtar istedi, internet bağlanmasını istedi, özel öğretmen tutulmasında talep etti... Yaşlı amca her birini tek tek yerine getirdi. Emanete gözü gibi bakan yaşlılar, bir gece geç vakitte eve gelen kızı sokağın başında saatlerce beklediler sabırla.

Genç kız yanlış yaptığını anlayınca özür diledi. Evdeki yemekleri yemiyordu... Hem de en meşhur ve özel yemeği elinin tersiyle itiyordu. Teyze sevdiği bir yemek varsa onu yapayım diye haber gönderdi amcayla abur cubur hazır yiyeceklere alışmış genç kıza.

Yani sevgili dostum,

Anlayacağın film güzeldi. Diğer kızların amcayı ziyarete gelişleri, yan komşunun sara nöbeti geçiren çocuğu hastane yetiştirmeleri, yine o komşunun teyzeyi hastaneye götürmesi, parkta otururken para isteyen kızlara yardım yapılması, İrfan'ın full kontak yarışmalarında şampiyon olması...

Bunlar hep filmin yan konularıydı. Ha bir de yaşlı amcanın her kelimesinde Allah'ın izniyle, Allah'ın müsaadesi ile gibi ifadeler kullanması dikkatimden kaçmadı. Ama sonuçta yurtdışına giden anne baba geri geldi ve kızlarındaki büyük değişimi gördü, nesiller arası köprü kurulmuş oldu. İnsanların birbirini anlaması için biraz sabır, biraz gayret, biraz da adım atmak gerektiğini öğrenmiş olduk.

Umarım ben de çevremdeki yaşlılara aynı ilgiyi gösterebilecek bir hassasiyet ulaşırım bu filmin etkisiyle.

Görüşmek üzere sevgili dostum...

AHMET TAŞTAN