Genç gazetedeki köşe yazısını okuyunca, İnegöl Belediyesinin önüne gitti Filistin Bayraklı adamı görmek için. Kimdi bu yiğit adam? Tek başına Siyonist İsrail'i kınamak için İnegöl caddelerinde yürüyecek adam. Koştura koştura geldi, ikindiyi Sani Konukoğlu camiinde kıldı. Hayal aleminde oluşturduğu tablo belliydi. Bir adam elinde Filistin Bayrağı meraklı bakışlarla yürüyecekti.

Lakin olmadı. Ne birinin elinde Filistin bayrağı gördü ne de yürüyecek bir adamı fark etti. Herkes gayet doğal biçimde davranıyorlardı. Çevrede kendisi gibi meraklı olanlar da vardı ama çaktırmamaya çalışıyorlardı.

Gözlemeye gelmiş adam, camiinin kıble yönünde siyah sakallı bir gençle hem muhabbet ediyor hem de belediye önünü izliyordu. Muhabbet esnasında whatshap gruplarında paylaşılan kısa videoları anlatıyordu Grup Sancaktarın assolist delikanlısına. Çünkü İsrail'i zalimliğine her daim devam ediyordu.

Bahsettiği bir videoda; koka kola kapağı açıldığında Kudüs'te bombalar patlıyordu. Çok net bir anlatımdı bu. Bir kola daha açılıyor bir bomba daha patlıyordu Kudüs'te. İnsan, kola içmeye alışmış dahi olsa bu görüntülerden sonra hiç olmazsa birkaç gün vazgeçer. Ardından bu ramazan boyu hiç içmez belki de.

Bu anlamda sosyal medyada paylaşılan başka görüntüler geçti zihninin ortasında bekleyen adamın. Hz. Peygamber Efendimiz (sav) Hayber'i fethederken yaptığı uygulamayı dinlemişti. Hayber kuşatılmış ancak günlerdir alınamıyordu. Farklı bir yönteme başvuran Efendimiz (sav) Yahudilerin ekonomisine balta indiriyordu. Meşhur hurma ağaçlarını kestirmeye başlamıştı. Bunu gören Hayber Yahudileri kaleden çıkmak zorunda kalmışlardı.

Şimdi şirket devleti olan İsrail'in bitirmek için onların ürettiği malları kullanmamak gerekiyordu... Böylece ekonomilerinde darbe vurmak lazımdı. İşte sembol haline gelmiş kola içmeyi terk etmek gerekiyor ve ardından daha nice ürünlerinden vazgeçmek.

"O zaman Türkler de daha iyisini üretsinler" gibi komik sebeplere sapmamak lazımdı, diye iç sesine cevap verdi. İçme, içtiğin kola Filistinli, Gazzeli Müslüman kardeşinin toprağa dökülen kanı gibi düşün biraz. Ne olur hiç tüketmezsen... İç sesi suspus olmuştu.

Düşünceleri daldan dala zıplarken... Kendi aracında Kudüs hakkında konuşan gencin gözyaşlarını hatırladı. "Yuh olsun bize yahu, yuh olsun bize" diyor ve gözyaşlarını siliyordu. Onu dinlerken gözlerindeki incileri eliyle sildiğini hatırladı. "Filistinli bir kadını tutup attıklarını" söylerken "namus bu ya bir şey yapamamanın açısını yaşamak çok kötü" diyordu. "İşte biz geri döndük, onlar orada bizim adımıza direniyorlar. Başkasının bayrağını kimse bana öptüremez ama Türk bayrağını açınca hepsi gelip öptü. Neredesiniz diyen Filistinlileri anlatıyordu. Anlatırken yerinde duramayan gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu arabasından yayın yapan genç.

Sonra batıda bir üniversitede sekiz-on gencin, Filistinlilerin yürüyüşleri sırasında vurulup düşme sahnelerini canlandıran bir yürüyüş gördü. Kulakları parçalayan, gönülleri yaralayan bir ağıt eşliğinden Filistin atkılarını boynuna dolamış gençlerden biri yerlere kapaklanıyordu. İki üç adım sonra bir diğeri yere düşüyordu. Yürüyüş devam ediyordu ancak düşenlerin sayısı artıyordu.

Filistin bayraklı adam henüz ortalıkta görünmüyordu. Ancak onun bir yerden çıkmasını bekleyen adam zihninde her türlü protestoyu yapmıştı. Uzun zamandan beri kullanmıyordu İsrail mallarını, bundan sonra daha da dikkat edecek ve etrafına yayacaktı. Artık İsrailsiz bir Ortadoğu, talebi İngiltere'deki Yahudilerden gelmişti zaten. Bu düşüncede yüksek sesle haykırılmalıdır.

Bayraklı adam yürümese de İsrail'e lanet okuyan düşünceler dünyayı sarmaya başlamıştı. "Hep aynı şey bağırıp bağırıp dağılıyoruz, bir şey yapamıyoruz" diyenlere inat, bu gün, dünün aynısı gibi ancak bu gün ne dündür ne de yarın. Yarın da asla bugün gibi olmayacaktır ama hep birbirine benzeyecektir. Beklerken bunları düşündü. İyi olacak,iyi şeyler olacak dedi ve cebinden çıkardığı Filistin bayrağını boynu doladı yürüdü gitti.