Fetihten sonra Osman Gazi, töre ve gelenek gereği, İnegöl'ün yönetimini Turgut Alp'e vermiştir. Ancak, Turgut Alp, etrafı bataklık ve göller ile çevrili ve de küçücük bir yapay tepecik/höyük üzerine kurulmuş bulunan İnegöl-Kasaba merkezine yerleşmemiştir.

Daha sonraki yıllarda Turgut Eli diye anılacak olan Gence-Köyü merkez olmak üzere; stratejik özelliklere sahip olan bir yöreye yerleşmiştir.İlgili bölümde açıklandığı üzere Turgut Eli'nin sınırları, Tahtaköprü Koca Yayla hattından başlamakta ve Ulucak Derbendi veya Akdarma adı verilen Kozören Köyü'ne kadar uzamaktadır.

Domaniç Dağları'nın ve Uludağ'ın kuzey eteklerinden oluşan bu yöre, bitki örtüsü yönünden hem çok çeşitlidir ve hem de çok zengindir.Her tür meyvenin yetiştiği ve de İnegöl Ovası'na inen bütün dere ve çayların oluştuğu bir yöredir Tadı leziz kaynak suları da jeotermal kaplıca suları da bu yörede yer almıştır. Maden havzaları da yine bu yörededir.

Kasaba merkezinde oturmamakla birlikte Turgut Alp, kasaba ile ilgili gerekli tüm güvenlik tedbirlerini almıştır.Söz gelimi, günümüzde K?sım Efendi Camii diye anılan mabedin yer aldığı sahaya yeteri kadar emniyet kuvveti konuşlandırmış ve burada İrmiyaz ismi verilen bir atış alanı tesis olunmuştur.

Kış mevsimlerinde su altında kalmadığı için bu alan, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri isimli ana kaynak eserde Dikrihi Çayırı diye tescil olunmuştur.Yine güvenlik amacıyla günümüzde Dede Bayırı adıyla anılan ve İnegöl Kasabası'na -bütünüyle- hakim olan bu yüksek tepeye de ileri gözetleyici olarak Genceli Dede yerleştirilmiştir ki, Turgut Alp'in, güvenlik ve istihbarat elemanı olan bu zat, günümüzde Sırnaz Dedesi olarak anılmaktadır.

Sosyal ve ekonomik hayat ile ilgili olarak da günümüzde Kırcalı Camii adıyla anılan mabedin ve de İnegöl Sanat Okulu'nun bulunduğu saha, bu devirde Nakkarezen Çiftliği adıyla anılmış ve Kozulca Köyü'nden geçen tarihi İpek Yolu ile bağlantılı olarak ticaret kervanları, bu sahaya konup göçmüşlerdir.

Burası, bir nevi, panayır yeri olmuştur. Her tür icari faaliyetlerin yürütüldüğü bu alanın yöneticisi de -halen- Sinan Bey Camii yakınında mezarı bulunan ve halk arasında Şaban Dede diye anılan zattır.

Çevre ile ilgili düzenlemelere gelince, Osman Gazi devrinde beylik koyunlarının yayılması ve gözetimi için Yenice Kasabası'nın bulunduğu yöreye, Çoban Köy adıyla bir yerleşim merkezi kurulmuştur. Günümüzde İnegöl şehir merkezine bağlanmış bulunan Alanyurt Kasabası'nın çekirdeğini oluşturan Adabini Köyü'nün yerine de inek ve dana cinsi büyük baş hayvanların yetiştirildiği Sığırtmaçlı-Köyü kurulmuştur.

Diğer yandan manda cinsi büyük baş hayvanların yetiştirilmesi için de günümüzde Alibey Köyü diye anılan yerde de Su-Sığırlık Köyü kurulmuştur.

Cerrah Kasabası'nın bulunduğu yere de At-Oğlanları adıyla yeni bir yerleşim merkezi kurulmuştur ki burada da ordu ve güvenlik güçlerinin ihtiyacı olan at ve katır cinsi binek hayvanların yetiştirildiği bir hara/hayvan çiftliği, vücuda getirilmiştir. Fars Dili'nden alınmış olan "rah" kelimesi ile Arap dili'nden alınmış olan "cer" kelimesinin birleştirilmesi ile oluşan Cer-rah ismi de bu gerçeği yansıtmaktadır.

Domaniç ve Uludağ'dan İnegöl Ovası'na inen akarsuların yan taraflarına açılan arklar ile de hem su taşmalarına karşı tedbir alınmış ve hem de araziye dağıtılmış olan bu su-arkları'nın çevresinde bol miktarda pirinç üretilmiştir. Bir anlamda İnegöl Ovası, Osmanlı'nın prinç-anbarı haline getirilmiştir. Günümüzde -halen- mevcudiyetini koruyan Çeltikçi Köyü, bunun en somut belgesidir. Köy, ismini taşıdığı bu özellikten almıştır.

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DERLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN AYHAN BAYRAKTAR