Hz. Peygamber (sav)'in farklı fikir ve davranışlar karşı tutumu ile alakalı makale Diyanet İlmi Dergi cilt 56'da Abdulkerim Öner tarafından kaleme alınmış.

Bu makale üzerine düşüncelerimizi ve oradan aldığımız bilgileri paylaşmak isterim. Cenab-ı Allah, bizi farklı karakterlerde yarattı. Tesadüfen değil hem de bilinçli bir şekilde. Ayette buyurduğu gibi imtihan etmek için. Bizim dışımızda kurulmuş ilahi iradenin ortaya koyduğu noktada iman ederek teslimiyetimizi ilan ediyoruz.

Cenab-ı Allah böyle dilemiş. Dolayısıyla aynı zamanda Cenab-ı Allah'ın kudretini de gösteriyor. Kudret sahibi, bu farklılıkları görürken şunu sormamız lazım; murad nedir? Tamam, imtihan var, başa imtihanı yazdık.

Peki, biz bu farklılıkları nasıl çözeceğiz? Bu konuda iki mantık var. Bir, farklılıklar düşmanlık doğurur. İki, farklılıklar zenginliktir. Bu iki kanaat, fikir hürriyetinin olması için çok temel bir zemin kurmuş oluyor. Yani Allah insanları farklı farklı yaratmakla zaten fikir hürriyetinin olacağını da beyan etmiş oluyordu.

Hepimizin her konuda, ayrı fikirlerde olmamız doğal hatta bırakın seninle beni ayırmayı, ben bile belki dünkünden farklı bilgiler geliştireceğim. Gayet normal bu, çünkü insanoğlu gelişime açık; okuyacak ve değişecek sonuç itibariyle. Bunlar çok mümkün olan şeyler... Değişen şartlar çerçevesinde kanaatimizin ve fikrimizin değişmesi çok doğaldır. Bunlar olacak ki gelişim olsun.

Bu girişten sonra Peygamber Efendimiz (sav)'in Ashab-ı Kiramın farklı fikir ve davranışına karşı tutumu konusunda başlık açmış araştırmacı. Müşriklerin farklı fikir ve davranışlarına karşı Peygamber (sav)'in tutumu başlığı açılmış. Ardından bir de farklı din mensupları hakkındaki tutumunu incelemiş.

Makalenin ilk bölümde Peygamber Efendimiz'in ölçüsü söylenmiş ayeti kelimeler üzerinden. "Rabbinin yoluna hikmetle güzel öğütle çağır, onlarla en güzel şekilde mücadele et." Hikmetle, güzel öğütle, mücadelede et ifadelerinde insanların farklı olduklarını anlıyoruz. Başka bir ayet-i kerimede yine "sen, çok kaba ve kırıcı olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi" buyuruluyor.

O da bizi uyandırıyor. Kaba ve kırıcı konuşmayan Peygamber Efendimiz kimseyi incitmemiş, küçümsemeden konuşmuş, hatalarını yüzlerine vurmamış, toplum içinde onları rencide etmemiş, yanlış yapana değil yanlışa dikkat çekmiş.

Abdullah ibn Ümmi Mektum'u biliyor muyuz? Bu sahabe geldi Peygamber Efendimiz (sav)'e: "Ya Resulallah, bana dinden bahset, dini öğret" dediği vakitte. Olayı bilenler hatırlayacaktır. Cenab-ı Allah uyardı Peygamber Efendimiz'i... Abdullah ibn Ümmi Mektup'a şöyle sesleniyordu: "Ey kendisinden dolayı Rabbimin beni uyardığı kişi, merhaba" diyerek ona nazik davranmış.

Ben şunu görüyorum, bu farklı fikirlerde Peygamber Efendimiz (sav)'in kendine olan güveni, Allah'a olan imanı o kadar saf, o kadar temiz... O, insanlar karşısında ve vahyin huzurunda o kadar net ki... Evet, ben hata yaptım, ben kusur ettim şeklinde.

"Benim korkularım var, beklentilerim var, yani o yüzden elimden geldiği kadarıyla yaptığım yanlışı yedirmeye çalışırım" tavrında bulunan insanlar çoktur günümüzde.

Peygamber Efendimiz (sav) Bedir, Uhud ve Hendek savaşları öncesi istişarelerinde farklı fikirler gelişti. Mesela Bedir Savaşında: Buraya konaklamak senin fikrin mi, senin kendi görüşün mü yoksa Allah'ın bir emri midir, diyen Hubab bin Münzir (ra) toplumsal bir sorumluluk olarak kendi fikrini söylemiştir.

Peygamber Efendimiz'in farklı fikirler karşısındaki tutumunun temelinde Allah'ın insanları farklı yarattığı bilinci, kendisine bahsedilmiş geniş hoşgörü ve sabrı ve insanlara karşı olan sevgisi yatmaktadır. Çok uzatmadan son olarak şunu söyleyeyim biz Efendimizi örnek alarak farklı fikirlere karşı onun gibi davranmaya çalışırız. İçimizden kimse firavun kadar zalim değil kimse de Musa kadar sabırlı değil. Herkesin kusuru olduğu gibi farklı fikirleri de var. Belki de kendi fikir ve kanaatimizi başkalarına ancak ikna yolu ile kabul ettirebiliriz zorlamayla değil.