Her şey gibi, bir gün sosyal zemine dönüşmeyecek bir isyan yarım kalmış ürün gibidir.

Hiç kimse satmayacak bir ürünün peşinde zaman harcamak istemez.

İnsanlar için isyan, mutlaka duyurulması gerekendir. Hem içinde binlerce mahremi vardır hem de içindekilerin bu mahremin duyurulması gerektiğine dair acayip inanışları. Şimdi söylesek anlamazlar ama bir şekilde anlatmak lazım denilir ve isyan en sosyal haliyle karşımıza dikilir.

İnsani olarak yaşandığı zaman psikolojik sonuçlar doğuran isyan, toplu harekete dönüştüğünde sosyolojik bir karşılık buluyor. Sosyolojik karşılığı olan bir şeyin içindeki herkes için "Tek başına kalsaydı büyük ihtimalle böyle yapmazdı." deniliyor.

Psikolojide nüve olan bu şey toplu hale geldiğinde bambaşka bir hale bürünüyorsa insan, kendi içerisinde yaşadığı isyanı yaşayabilmek için başka insanla ilişki kurma yoluna giriyor.

İsyan; çarpık ilişkilerin bir araya gelmesinden oluşan yeni bir çarpık zemindir dediğimizde doğru sonuca ulaşabiliriz. Öyleyse isyanın sonucunda meşhur başkaldırıları, isyanları ve haklı çıkışları birbirinden ayırarak incelemekte fayda var.

Şimdi okuyacaklarınıza ve benzerlerinin hepsine birden isyan demek bizi doğru sonuca götürmüyor. Örneğin saygın insanların bir araya gelerek isyan hareketine başladıklarını söylemek, saygınlığın özüne hiç de uymayan bir fiili barındırıyor. İsyan, fiilleri sıfata boyun eğdiren cümle düşüklüğüdür.

Hoşa gitmeyen şeyler, zorluklar, aile, devlet ya da çevresel etkilerle meydana gelen baskılar ve çıkarcılıkla oluşan ilişkilerin bütününe toplu olarak isyan demek mümkün değil. İsyan, anarşizm faktörüyle beraber harekete geçtiğinde gerçek bir manada isyan olabilir. Ama bundan hariç olanlara isyan demek doğru olmayabilir.

Bir değişim modelinin planlama çerçevesinde oluşmasına isyan diyemeyiz. Bunları başkaldırı olarak ortaya koymak gerekiyor.

Tarih boyunca oluşan olaylar sıralanıp değerlendirildiğinde isyanın sosyolojik karşılığı ve bu sosyolojinin değişim süreci bizlere çok net bir şeyi anlatıyor; isyan netliğin bozulduğu ama bozuk olanın net olarak kabul edildiği bir görüş biçimidir.

Çinliler, Avrupalıları ülke sınırlarından atarak Boxer Ayaklanması'na başlamışlar ve misyonerlere saldırmışlardı. Bir ülkenin savunulmasına isyan demek ne kadar doğru? Bunu isyan olarak adlandırmak asla doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Hatta yanlışa yaklaşma, yanlışı yapma veya yanlışı engelleme konusundaki hatalar; neticede isyan olarak başkası tarafından adlandırılmış gerçek bir haklılığı ortadan kaldırabiliyor.

Katolonya'da bir bağımsızlık mücadelesinden bahsediliyor. Katalanlara önce konuşma yasağı getirilerek, sekiz milyon insanın yerel dillerinden uzaklaştırılması isteniyor. Latin ama İspanyol ve Fransız olmayan Katalanların kendi yerel dillerini kullanma talepleriyle başladığı söylenen bu süreç yereli genel altına alma mücadelesi olup genelin çok genel olmasından, yerellikten çok başka etki altında kalmış olmasındandır. İşte bu yüzden Katolonya'daki mücadeleye isyan demek zor.

Yerel olanı genele mecbur etmek, ruhun bedene mecburiyeti gibi adlandırılmalı. Bir bütünün içerisinde bütün hedeflere yönelen bir topluluk onları bir araya getiren gerçek bir değere sahip değilse eninde sonunda tartışıp, kavga eder. Taraflardan birinin bir şeyi reddetmesi de isyan olarak adlandırılacak elbette.