Toplumumuzda yetenek denince akla kiremit kırmak, bisiklet üzerinde gösteri yapmak, şişeleri havaya atıp dakikalarca çevirmek veya yürek hoplatan çeşitli hareketler sergilemek akla gelir. Fakat ecdadımız yetenekli olmanın ölçütünü, insanları güldürmek. Çivilerin üzerine yatmak ve bir kutunun içerisine girip, dehşetle bakan gözler arasında kaybolmak olarak görmemişlerdir. Kendilerine verilen en üstün yeteneğin, düşünce kabiliyeti olduğunu anlayıp ona göre hayatlarına farklı açılardan yön vermişlerdir.

İnsanoğlunun sahip olduğu en özel yeteneği düşünmesidir. Düşünme, herhangi bir mesele hakkında zihni yorma ve işin şuuruna varmak olarak tanımlanır. Düşünme özelliği insana mahsustur ve bu sayede diğer varlıklardan ayrılarak üstün olma özelliğine sahip olur.

Kur’an-ı Kerim, “Siz hiç düşünmez misiniz?” ayetiyle de düşünmenin önemini vurgulanmaktadır. İnsan kendi bedeni yeteneklerinden ziyade, onu yaratan ve en güzel şekil veren yaratıcının eserlerine dikkat çekmelidir. Çevremize baktığımızda, gökyüzündeki ayı, yıldızları incelediğimizde Allah’ın kusursuz olarak, sistemli ve dengeli bir şekilde yaratma sanatını görürüz. Yine bu konu hakkında Kur’an bize şöyle ışık tutar. “Rahman’ın yaratmasında bir kusur göremezsin. Gözünü çevir bak, bir çatlak görebilir misin? (mülk,3) Günlük yaşamın içinde var olan insan, dünyanın geçici olan işlerine kendisini o kadar kaptırmıştır ki, kendi yaratılışını bile düşünmeye fırsat bulamamaktadır. Bir dakikalık gecikmeyle bile ödün vermediğimiz işimiz, okulumuz.. Rahat bir yaşam ve konforlu bir hayata sahip hayallerimiz.. Ev nasıl alabilirim, araba nasıl alabilirim gibi bitip tükenmeyen sınırsız arzular.. Aklımız ve beynimiz sürekli olarak bunlarla meşgul. Bu zihin yorgunluğunu bir tarafa bırakıp, düşünme kabiliyetinizi araştırıp geliştirin. Böylelikle hayatın zorlu akışında kendinizi rahat ve huzurlu hissedebilirsiniz.

Kur’an-ı kerimin başka bir ayeti de “bakmazlar mı, görmezler mi, hiç ibret almazlar mı? diye sormakta ve değişik misallerle de insanları düşünmeye davet etmektedir.. İşte yaşamın gerçek sırrı bu en özel yetenekte yatmaktadır. Bu konuda, yunus Emre;” benim bir karıncaya, ulu nazarım vardır.” Derken, bir batılı düşünür de; “Rabbimin eserleri niçin bu kadar mükemmeldir, çünkü her eser bir bütündür. ”sözüyle, Yaratıcının haşmet ve azametine işaret etmektedir.

Bu anlamlı sözlerden anlıyoruz ki; önemli olan, kuşların cıvıltısını duyabilmek, tabiatın güzelliğini seyredebilmek, yaratıcının eserlerini neşredebilmek, para kazanma ve lüks bir yaşam tarzına ulaşmak gibi dünyevi dert ve tasalardan sıyrılıp, derin derin düşünebilmek; düşünen bir varlık olarak da insanlık adına hizmet edebilmek ve insanlara faydalı olabilmek.

İkinci dünya savaşı sırasında hapse giren bir yazar, ele geçirdiği bir çakıl taşı hakkında iki sayfalık ciddi bir yazı kaleme almış ve küçücük bir çakıl taşında, adeta koca kâinatı keşfetmiştir. İşte size bir özel yetenek daha; çok yetenekli olduğunu düşünen nice kimseler vardır ki, bu kocaman kâinata bakıp da, bir çakıl taşlık bile nasibe erememişlerdir. Yine yetenek denildiği vakit, parmakla gösterilen milletlerden biri de Japonlardır. Yaptıkları robotlar, elektronik aletler ve en şiddetli depremlere dayanıklı evlerle, dünyada takdir toplamışlardır. Bu görünen büyük başarının ardında Allah’ın izniyle düşünme yetenekleri vardır. Güzellikleri görmeye çalışmada ve küçük ayrıntılardan mutlu olmada Japon milleti hoş bir misaldir. Onlar belirli vakitlerde bir araya gelip mehtabı setretmekte, güneşin doğuşunu görmek için yamaçlara mevzilenmekte veya gökteki bulutların şekillerinden manalar çıkarmaya çalışmaktadırlar.

Japonlar bu gözlemleri sırasında neler düşünüyorlar, hangi keşifler için enerji topluyorlar bilinmez ama aynı faaliyeti bugün inanan insanlar daha çok yapmış olsalardı, bir sineğin bile kanadını tesadüfen çırpmadığını, bir yaprağın bile O’nun izni olmadan dalından kopmadığını düşünüp, derin düşüncelere dalarlardı. Bu sayede ilmin ve üstünlüğün de en üst zirvesine ulaşıp, ebedi saadeti elde etmiş olacaklardır.

Gerçeği arama ihtiyacında olan tek varlık insandır. İnsanın değeri düşüncesindedir. İnsan, düşüncesiyle diğer varlıklar arasında ayrıcalık kazanır. İnsan tefekkürle derinleşir, olgunlaşır, yücelir.
Hiçbir şey dışarıdan, uzaktan göründüğü gibi değildir. Her şeyin anlamı, güzelliği, ihtişamı ancak düşünceyle ortaya çıkar. Sadece bakmak değil, asıl düşünmektir görmek.

Eğer düşünmezse, düşünemezse insan, duygulanamazsa ruh, o zaman insan sadece karanlıklara bakar.