Öğrenciler için 12 Kasım 2021 tarihinde başlayan ara tatilin cazibesi 22 Kasım Pazartesi günü bitti. Tatil başlamadan önce öğretmenler arasında hummalı bir çalışma başladı. Bu hummalı çalışma içinde bazı öğretmenlerimiz öğrencilerini tatilde uyanık tutmak, mental olarak ders çalışma alışkanlıklarını tetikte tutmak için çok çaba sarfettiler. Bazı öğretmenler branşdaşlarıyla işbirliği yaparak tatil ödevleri hazırladılar, bazıları okunacak kitap listesi hazırladılar bazıları da konuların tekrarını sağlayacak çalışma testlerini hazırladılar ve bunları özenli bir şekilde öğrencilere ya da velilere teslim etiler. Öğretmenlerin, tatilde öğrencilerden tek bir istekleri vardı, öğrencilerin derslerini sarfınazar etmemeleri yönündeydi. Eğer tatil verimli geçirilirse başarılı sonuçlar elde etmek kaçınılmaz olacaktı. Başarılı sonuçların elde edilmesi için tatiller arınma ve yenilenme dönemleri olarak kabul edilir. Öğrenciler ve veliler başarısız sonuçları ortadan kaldırmak için tatil dönemlerini fırsat olarak kabul ederler. Öğrenci ve velilerin tatil dönemlerini başarısızlığın giderilmesi için bir fırsat olarak kabul etseler bile iş bitmiyor. İşin nihayete ermesi, öğrencilerin başarısızlıklarını giderici çalışmalar yapmasına bağlı. Bu tür çalışmalar bütün anne babaların olduğu gibi yöneticilerin ve öğretmenlerin de beklentileri içinde.

Pazartesi günü okullar yeniden açıldı ve hayatın tadı yeniden geldi. Bazı öğretmenler ya da bazı anne babalar öğrencilerden her istenilenin yapılmasını isterler, kısacası öğrencilerden emir komuta içinde görevlerini yapmalarını arzularlar. Bu hayatın gerçeği ile ya da öğrenci gerçeği ile örtüşmemektedir. Bunu öğrenciden beklemek çok ama çok safdillik olur. Öğrenci dediğin yaramazlık yapmalı, hem de öyle ya da böyle yaramazlık değil öğretmeni, müdürü anne babayı çileden çıkaracak nitelikte yaramazlık yaparsa o zaman öğrenciye öğrenciyi derim ben. Önce şu soruyu kendimize sormamız gerektiğini düşünüyorum. Nasıl bir öğrenci istiyoruz? Ya da öğrenci dediğin öğrenci gibi mi olmalı?

Öğrenci kimdir? Öğrenci, sürekli mukallitlik yapan, ödevini yapmayan, kopya çeken, kırk dakikalık ders saatinin zamanını nasıl azaltabilirim diye planlar yapan kişidir. Bütün bunların yanında öğretmenden sonra derse giren, kuyruklarda kaynak yapmayı becerebilen, ders çalışmayan, okula geç gelmeyi alışkanlık haline getiren, yaptığı yaramazlıklar sorulduğunda hayır ben yapmadım diyebilen, çalışmadığı halde çalıştım diyebilen, sınav zamanı karnı ağrıyan, midesi bulanan, ödevini yapmayan sorulduğunda yapacaktım ama elektrikler kesildi diyebilen kişidir. Bu özelliklerde, bu zihniyette ve beceride hiçbir anne baba çocuğunun olmasını istemez. Bunlar istenmiyor olabilir ama öğrencilerin çoğunluğunun gösterebildikleri davranışlar yukarıda sayılanlar ya da türevleridir.

Cumartesi günü 5. Kitap Günlerinin açılışı yapıldı, pazartesi günü de okullar açıldı. Her iki olayın olması öğrencilerin eğitim hayatında farklılıklar göstereceği gibi anne babaların eğitime bakış açılarında da farklılık oluşturacağı muhakkak. Her nedense kendisine yakıştıramadığı hasletlerin hepsini çocuğunun yapmasını ister. Kendisi okulda envai çeşit yaramazlık yapmıştır, kendisinin çocuğundan istediklerini annesi babası da ondan istemiştir ama hep ret cevabı vermiştir ama ne hikmetse anne babasının yap dediklerini yapmamış kendisi şimdi çocuğundan yapmasını arzulamaktadır. Toplumda klasik bir anlayış hakim ben okumadım çocuğum okusun, ben kitap okumayı sevmem ama çocuğum kitap okumayı sevsin düşüncesi hakimdir. Hiç bilinmez ki armut ağacının dibine düşer. Kız sofra dizmeyi anasından, erkek şöhret olmayı babasından öğreneceği unutulur.

Eğitimin alternatifi yine eğitimdir. Unutulmamalı ki dünyayı değiştirebilecek en önemli silah eğitimdir. Ne iyi ki okullar var, ne iyi ki öğrenciler var. Günahı ile sevabı ile biz yine onlarla baş başa kalmayı her şeye rağmen tercih edeceğiz. Zaten bu da eğitimin çekiciliğinden kaynaklanmıyor mu?