Yazmak, düşüncelerini kamu yararına açıklamak, yazılı ve görsel basının bir köşesinde kendine yer bulmak yazan kişiye kamu adına büyük sorumluluk yüklemektedir. Köşe yazıları hazırlanıp yayınlandıktan sonra o yazı yazanın değil artık toplumun malı sayılır.

Bununla şunu ifade etmek istiyorum, düşüncelerini kamuoyunu aydınlatmak için yazanlar, düşüncelerini hiçbir makam ya da mevkii yüceltmek ya da karalamak için kiralık olarak açıklayamaz, yazamaz ya da kullanamaz.

Toplumu aydınlatmak için kendisine bahşedilen görev onun artık onuru ve şerefi kabul edilmesi gerekir bu amaçla yazılı ya da görsel basının köşelerinden doğruları yazmak, objektif olmak, adil olmak yazanın onuru ve namusu olarak görülmelidir.

Bundan birkaç hafta önce Cuma günü bir hoca efendi yaptığı vaazda doğru söz söyleme ile ilgili çok güzel bir hadisi şerifi aktarmıştı. 'Bir sahabe Peygamberimizin yanına geliyor ve bazı sorular soruyor. Rivayete göre şöyle bir konuşma geçer aralarında;

Ya Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı?

'Evet, bazen olabilir.'

'Peki, mümin zina edebilir mi?'

Resulullah (sav) hoşlanmazsa da "Evet!" der.

'Peki, mümin yalan söyler mi?'

"Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur." der.

Buradan şunu çıkarmak mümkündür, zina ve hırsızlık ne kadar büyük bir günah ve yapılması kesin yasak kabul edilmiş ise yalan bu ikisinden de daha tehlikeli kabul edilmiştir.

Yazılı ve görsel basını okurken ya da izlerken hayretler içinde kalıyorum. Nice köşe yazarları var hele bazıları profesörlüğe kadar yükselmiş sözde bilim insanları, objektifliğini kaybetmiş taraflı olarak siyaset yapıyor. Siyaset yapmak kötü bir şey mi?

İçinde yalan var ise kötüdür diye yorum yapabilirim. Bilim insanları bilimin ışığında bilim üretmek için uykusuz gecelere mahkum olması gerekirken; bilimsel verileri manipülasyon yaparak gerçekleri ikbal, gelecek, makam ve mevkii hezeyanlarına kurban etmektedirler.

İnsanların muhakkak bir siyasi tarafı vardır ama taraf tutma gerçekleri görmezlikten gelmek, gerçekleri örtbas etmek için kullanılıyorsa bu kötü bir şeydir.

İnsan hakları, adalet, her insanı aş ve iş sahibi yapmak, iktidar olmak için mücadele eden bütün siyasi figürlerin birinci derecede görevi olmalıdır. Bal tutan parmak yalar felsefesi iktidar makamlarında bulunanlar için mubah sayılacak bir zihniyet olarak kabul edilmemesi gerekir.

Bu tür düşünceler dile getirilerek rüşvet, torpil, haksız kazanç elde etme fiillerinin yapılması normalleştirilmeye çalışılmakta. Normalleşme çalışmaları toplumun her kesimini adeta efsunlamakta, gerçeklerin gün yüzüne çıkması engellenmektedir. Sosyal medyada yorum yapan ve yazılar yazanlar, objektiflikten ve bilimsellikten uzak takım tutar gibi siyasi partileri desteklemekteler.

Ülkemizde ister sağ cenahta ister sol cenahta olsun her iki grupta da biat kültürünün hakim olması istenmekte, biat etmeyenler her cenahta ötekileştirilmekteler. 'Tencere dibin kara, seninkin benden kara' sözü demokrasi yaşama kültürümüzü özetlemekte.

Soran sorgulayan; demokratik kültürün gelişmesini kendine hedef seçen bir toplum olmak hedef seçilebilirse o zaman hakiki bireysel ve toplumsal gelişim olabilir o zaman efsunlanmış bireylerin uyanması sağlanmış olabilir ancak.

ÖZER YILMAZ