15 Temmuz şehitlerinde adamış olduğu dersin ardından öğrencilerine "Edebiyat ?" öğretecekti. Edebiyatın tanımını yazacaktı ki iki nokta koyduktan sonra durdu. Sınıfa döndü ve tanımın tanımı nedir sorusu ile dalgın bakışları bir noktaya topladı. Yaz tatilinden yeni çıkmış sayısal öğrencileri ne bilsinler idi dokuzuncu sınıfta öğrendikleri bir tanımı.

Ancak beyaz gömlekli, tahtaya eski ifadelerle tanımın tanımını yazdı. "Efradını cami, ağyarını mani cümlelere" tanım cümlesi denir. Bilemeyeceklerini anlayan bakışlara bir soru daha sordu. "-Şey'in çoğulu nedir?" Cevap ansızın geliverdi. "-Şeyler..." "-O Türkçe çoğulu ben Arapçasını soruyorum. Mürekkep yalamış olanlardan biri "-Eşya" dedi ve on puanı kaptı.

Sonra taraf kelimesinin çoğulunu istedi. Yine aynı hızda cevap geldi. Ancak karşılığı da aynı oldu. Arapçası istiyordu. Sanki millet silme Arapça biliyordu da her kelimenin Arapçasını istiyordu beyaz gömlekli. Aslında öğrenciler hem Arapça hem de Farsça biliyorlardı. Lakin bildiklerini bilmiyorlardı. Maksat bununun kavranması idi. Kelimelerin kökenini bilsinler istiyordu sonra bu taraf, o taraf, şu taraf derken eliyle sınıfın farklı duvarlarını gösteriyordu. Elini yarım daire biçiminde hızla gezdirdi ve "etraf" deyiverdi. Evet, taraf kelimesinin çoğulu etraftı.

Sonra tahtadaki tanım cümlesindeki erfad kelimesinin sessizlerini yazdı alta "frd" ferd, yani parça, tek olan, cüz olan... Efrad fertler, cüzler, parçalar demekti. Parçaları toplayan diğerlerini (ağyarını) dışarıda bırakan cümlelere tanım cümlesi denir dedi. Sınıftakiler bir yaşlarına daha girmişlerdi aynı günde hep birlikte.(!)

Edebiyatın tanımını yapmaya müsait bir zihinsel arka plan hazırdı. Duygu, düşünce ve olayların sözlü veya yazılı olarak etkili anlatımıdır. Yazdıktan sonra bir metnin edebiyat çerçevesine girmesi için en önemli kelime hangisidir, diye sordu. Duygu, değil; olay, değil; sözlü, değil... Hep birlikte etkili kelimesi üzerinde kamuoyu oluştu.

Evet, adam biraz kafiyeli konuştu mu edebiyat yapma, edebiyat parçalama diyoruz. Yani anlatımın etkili olması lazım ki edebiyat olsun. Tahtanın kıyısına laf, söz ve kelam yazdı ve bunları açıklarken aklına bir filmde "baba nasıl şair oldu?" diye soran iki kızına şairlik serüvenini anlatan bir babanın hatıratını hatırlattı.

"Köydeydim, ormanda geziyordum. Bir kuş geldi omzuma kondu. Bir saat kımıldamadan onun uçmasını bekledim. Çok heyecanlandım ama kıpırdamadım. Eve gittim dayımla konuşan anneme anlatmak istedim. Anne, ben, bir kuş, buraya, cik cik konmuştu. Annem elinin tersiyle beni kovdu. O günden sonra benim hissettiğimi hissettirecek kelimeler bulmalıydım, doğru kelimeler. O gün şair olmaya karar verdim." Çok etkileyici bir anlatım yapmıştı ki kızlarının yürekleri heyecanla atıyordu.

"Etkilendiğinizde ne olur?" Sıradaki soruydu bu. Yağmur gibiydi sorular. Dikkati dağıtıp önündeki matematiğe göz atmaya vakit bile yoktu. Cevaplar zorla tek tek dudakların arasından döküldü. Güleriz, ağlarız, heyecanlanırız, yakışlaşırız vs. vs... Her birinin cevabı doğru idi lakin ortak bir kavramda buluşturdu tahtanın önündeki beyaz gömlekle edebiyatçı. Değişiriz değil mi? Etkilendiğimizde duygularımız ve düşüncelerimiz değişir.

Mesela şimdi tırnaklarımı tahtaya geçirip aşağıya doğru çeksem demeden bazılarının içi kalktı. Sonra keskin bir bıçağın kemiğe sürtündüğünden söz ettiğinde acımsı bir duygunun simalardaki yerini aldı. Etkilendiğiniz de değişiyorsunuz demek ki. Edebiyatçılar, okurlarının etkilemek için yazarlar ve her kelimenin bir duygu değeri vardır. Onları ardı ardına kullandıklarında gönül dünyamızda istedikleri etkiyi oluştururlar genellikle. Değişmek ise bir önceki hal ile bir sonraki halin farklı oluşunu ifade eder.

İnsan etkilenmeye açık bir varlıktır. Algıladığı biçimde etkilenmemesi için kişiyi zorlayan bir başka etkende yoktur. Etkilenmek edebiyat ile ve insanla ilgisi varsa insanı da bilmek gerekir. Zaten edebiyatın konusu da insan ve tabiattır, dedi ve insan hangi iki şeyin birleşiminden oluşur derken artı işaretinin iki yanına soru işareti yaptı. (insan= ? + ? )

İnsanı anlatma zamanı gelmişti. Aldığı cevaplar doğrultusunda "insan, beden ve ruhtan oluşan bir varlıktır" dedi ve zilin beklenmedik vakitte öten horoz misali öttüğünü görünce sınıftan üzgün bir biçimde çıktı.