Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bulunmuş en büyük gaz rezervi (320 milyar metreküp) galiba bazılarında ciddi gaz yapmışa benziyor. Aynı yerkürede ve aynı gökyüzü altında yaşadığımızı sandığımız insanlara dikkat etmeliyiz, diyesim geliyor. Çünkü YouTube'da videosunu paylaşmış bir köşe yazarı, konu hakkında o kadar çarpıcı, o kadar değişik, o kadar kışkırtıcı, o kadar küçümseyici, o kadar ötekileyici cümleler kullanıyor ki şaşarsınız. Ve onu izleyen yandaşlarının, aşağı kalır yanı olmayan yorumlarını okursanız küçük dilinizi yutabilirsiniz.

Şöyle bir benzetme yapabiliriz anlatmak istediğim farklılık hakkında. Hani Akdeniz ile Atlas Okyanusu arasında görünmez bir perde vardır ya, tatlı su ile acı suyu birbirinden ayıran. Kur'an-ı Kerim'de Rahman Suresi 19. ayetinde "görülmeyen perde" diye bahsedilen o tabiat harikası durum... Millet vasfını kazanmış toplumlar kendi aralarında görülmeyen bir zihniyet farkını perde perde inşa etmişler.

Gelsin ispatlayıcı örneğimiz.

Sadece şu doğalgaz rezervinin bu hükümet tarafından bulunmuş olması konusu bile tarafların ciğerindeki sevinci ya da düşmanlığı ortaya koymaya yetmiştir. "Yalaka veya yandaş medya" diye tarif ettikleri ekranlardan/basından duyduklarımızı yalan sayıp kendi marjinal guruplarına "aslında bunlar, şöyle şöyle olmuştur, böyle böyle olmuştur, diye zanlarını ya da korkularını yutturan yazarlar var.

Samimiyetle söylemeliyim ki bu tip düşüncesi kabız olmuş insanların kurduğu cümleler ve olaylara bakış tarzı, zihniyetin çapını ortaya koyar. Alternatif üretemeyen muhalefet, mevcudu yok saymayı maharet sanıyor. Aslında muhalefet, muhalefet etmeyi de bilmiyor. Sadece "olmaz, yaptırmayız, ettirmeyiz" diyor ve yok edici bir unsurmuş gibi davranıyor.

Biri ayak parmağının ucuyla dürtüp "Hemşerim bak! Bu doğalgaz rezervi bizim Türkiye'de çıktı. Fatih sondaj gemisi, Karadeniz'de buldu. %100 yerli ve bundan daha sonrası da gelecek, diye açık ve net uyarsa bile o zihniyet lafı başka yerinden anlıyor.

Esasen Kur'an-ı Kerim'in bize işaret buyurduğu "onların ağızlarıyla söyledikleri düşmanlıktan daha çok kalplerinde düşmanlık vardır" mealindeki ifadeyi hissettirircesine davranıyorlar veya konuşuyorlar. Başka mekteplerin çocukları, başka düşüncelerin askeri bunlar. Bu kadar açık ve net.

Günlerdir birçok konuşmacı dinliyoruz. Artık inkar edilmez bir hakikat olan ve ortada çırılçıplak duran bu başarıyı hazmedemeyenler ne tür şeyler uydururlarsa uydursunlar, hak yerini bulacaktır. Maalesef karanlık dünyalarının ürettikleri düşleri onları ne aymaz bir hale getirdiğini izlerken düşünce dünyamızda küçük bir kıyaslama yapabiliriz.

Bu şu demektir... Kendilerince kazanımlar olarak ortaya attıkları her ne varsa, aslında bu milletin kökenlerinde var olan kültürel inanç ve sosyal değerlerin karşısına oturtulmuştur. "Modern ve Çağdaş Dünyaya" ayak uydurma amentüsü olarak kabul edilmiş bu uygulama biçimleri, onları farklı yerlere savurmuştur.

Nasıl yaparız da bu algıyı değiştirebiliriz? Nasıl yaparız da topyekün farklılıkları ile beraber bir millet oluşturabiliriz? Nasıl yaparız da bazılarına milli ve yerli olanı sahiplendirebiliriz?

Yönetimi ellerine geçirmiş olsalar, kendi hayal dünyalarında kurdukları kavramları kutsallaştırıp bir sürü insanın canına kastedeceklerini hissetmek zor değildir yakın tarihe bakarak.

Muhalefet yapmak; daha iyisini, daha güzelini oluşturmak için gayret sarf etmek anlamına gelmelidir. İktidarın, vatan-millet adına elde etmiş olduğu kazanımları yok saymak sömürgeci bir zihniyetle davranış sergilemek, bu topluma ve kendine yapılabilecek en büyük zulümdür.

Bu zihniyet uçurumunu kapatabilecek ya da bu uçurumu zararsız hale getirebilecek çözüm noktaları düşünmek gerekir. Batı zihniyetli azınlıkların veya kurgusal zanları ile hayata bakanların, çok ciddi ve gerçekmiş gibi kurdukları cümlelere inanacak bazı dar düşünceli insanlara meseleyi anlatmak oldukça zahmetli olacak sanırım.