İnsanın varoluşunun, kendi dışında bir irade ile gerçekleştiğini düşünememek de, gerçeği görmemek, yani bir düşünce zaafıdır. Hiçbir insan kendini yaratmadı çünkü. İnsanın varoluşunun tamamen bir Yaratıcının dilemesine bağlı olduğunu anlayamayan, insicamlı bir düşünce geliştiremez.
Yaratılmış tüm varlıklara bakıp da, insanın yaratılışının farkını farkedememek de, bir düşünce sığlığıdır.

Buradan bir adım daha atarsak, insanın farklılığının, onun yaratılış misyonunu da farklılaştıracağı noktasına varırız insicamlı bir düşünce çizgisinde...Ve Yaratıcının insanla ilişkisinin özel bir nitelik taşıdığını idrake...Eğer Yaratıcı insana özel bir misyon yüklemişse, bunu ona bir şekilde bildireceğini düşünmeye...Yani mesaj taşıyan bir varlığa, bir Peygambere ve bizatihi mesajın varlığına inanmaya...

Eğer insan, varlığını anlamlı buluyor ve varlığını borçlu olduğu Yaratıcısı ile ilişkisi bulunduğuna inanıyorsa, O'na karşı çok özel hisler beslemesi gerektiğini kavramaya...

Eğer Yaratıcı, kainatı ve insanı boşuna yaratmadıysa, insan ve evrenle ilişkisi devam ediyorsa, ve insanın yaratılışının özel bir anlamı varsa, bu çerçevede Yaratıcıdan insana özel mesajlar gelmesini beklememek düşünceyi bir noktada dondurmaktır. Mesaj gelmişse ve onun Yaratıcı katından geldiğine inanıyorsa, onu önemsememek, o mesajlar insana, hayatı için bir takım ölçüler getiriyorsa, onları tartışmak, didiklemek, unutmak, ihmal etmek, kendisinin varlık sebebi olan Yaratıcı ile ilişkileri savsaklamak anlamına geleceği için düşünce insicamına darbe vurmaktır. İnsanın kendi misyonu ile savaştır bu.

Yaratılışını belirleyemeyen insanın, kendisine yaratılış gayesine aykırı misyonlar edinmesi ne kadar saçmadır. Aynı şekilde, yaratılışını kendisi belirlemediği halde, kaşına, gözüne, rengine, kanına kutsiyetler atfetmesi, onlarla başka insanlara karşı üstünlük taslamaya kalkması, düşünce ikliminde saçmalıklara yelken açmanın görüntüleridir.

Yaratıcıdan insana mesaj taşıyan özel bir görevli, yani Peygamber'in konumuna inandığı halde, onu bir hayat rehberi olarak görmemek... Onun yerine, Yaratıcı ile hiçbir özel irtibatı bulunmayan başka rehberler ikame etmek... Peygamberin konumunu irdeleyip, tartışmak... Yaratıcı ile, "neden onu seçtin de falancayı seçmedin?" diyerek eleştirmeye kalkışmak...
Hazreti Muhammed'in Allah'ın elçisi, Kur'an'ın da Allah'ın insana mesajı olduğuna inandığı halde, bunların Yaratıcı'dan getirdiği mesajı öğrenmemek, hayatına yansıtmamak, ihmal etmek, unutmak, tozlanmaya terketmek, onun yerine başka değerler ikame etmek, Yaratıcı onlara kıyamete kadar ömür biçtiği halde, onların çağlar içinde eskidiğini düşünmek... Bunlar, Yaratıcı ile başlayan düşüncede teklemelerdir. Düşünce geriye sarılacak ve Yaratıcı'dan itibaren yeniden test edilecektir. Nerede gedik verdi insicamdan? Nerede zigzag çizdi?

Ve bu düşünce insicamı, "insanın sonu nereye?" sorusunun doğru cevaplandırılması ile tamamlanacaktır. Ölmemek elinde değil insanın. İnsan bunu bilir; çünkü ölümü yaşar... Ölmemenin elinde olmadığını bildiği halde, ebediyyen yaşayacakmış gibi hesaplar yapmak, bir düşünce yanlışıdır. Ölüm ötesinde neler olacağına kafa yormamak aynı şekilde, dünyada ebedi kalma saplantısının yol açtığı bir düşünce inkırazı... Yaratıcı ile insan arasında bir ilişki varsa, bu kainat, bu ilişkinin sınanma alanı ise, bunun sonuçlarının değerlendirileceği yeni bir alem olmayacağını sanmak, düşüncede insicamın katlidir...

Yaratılıştan ölüme ve ölüm ötesine yönelen bir izahlar silsilesi, ancak Kur'an ikliminde şekillenmiş insicamlı bir düşünce ile anlamlı, sağlıklı, gerçekçi, doğru ve tutarlı olabilir. Kur'an bu düşünceyi arıyor. Kur'an, insan zihnini böyle bir düşünce iklimine yelken açabilecek şekilde eğitiyor. Zihnini ve kalbini Kur'an'a veren, böyle bir düşünce ikliminin insanı olur. Kur'an'dan kopan düşünce ise, bir noktada insicamını kaybetmeye mahkumdur. Çünkü Yaratıcı, sinirlerin, dokuların, görünen görünmeyen tüm değerlerin Rabbidir, belirleyenidir... İş bir noktada, Yaratıcının konumunu kavramaktan başlıyor... Geriye kalan tüm düşünce sistemi, onun etrafında örgüleniyor. Düşüncenin en merkezine Allah'ı koyarak varlığa bakmak... İşte bütün mesele..."