İSLAM'DAN HAYATA YANSIMALAR: Bir İslam toplumunda iki kişi birlikte yolculuk yapacak olsa içlerinden birinin başkan olması öğütlenir. Böylece yolculuk sırasında ayrı yönlere gidiş önlenmiş, anlaşmazlık halinde liderin sözüne uyulmuş olur. İslam toplumu da kendi problemlerini çözmede, farklı görüşleri bir noktada toplamada istişareler yoluyla kendi çizgisini belirleme hakkına sahiptir. Ayetlerde "Onların işleri, kendi aralarında şura yoluyla çözümlenir.", "Dünya işleri konusunda onlarla istişare et. Karar verince de, Allah'a güvenip dayan buyurulur (l)." Daha önceki yazılarımızda, bir İslam toplumunda başkanın hangi yöntemlerle belirlenebileceğini ve başkanda aranan niteliklerden ilk ikisi üzerinde durmuştuk. Aşağıda ilim, adalet, yeterlilik, vücut sağlamlığı gibi diğer nitelikleri açıklayacağız.

1) DEVLET BAŞKANININ İLİM SAHİBİ OLMASI; İslam fakihlerinin çoğunluğu devlet başkanı için ilim şartını öngörürken, onun ilimde ictihad yapacak dereceye ulaşmış olmasını anlatmak isterler (2). Bazıları ise devlet başkanı olacak kimsenin müslümanlar arasında en bilgili kimse olmasını yeterli görürler. (3)İslam toplumunu yönetecek olanda "ilim" şartının aranmasının sebebi açıktır. Çünkü İslami hükümleri uygulayacaktır. Bu hükümleri bilmeyen kimsenin toplumu yanlış yönlere sevk etmesi ve İslam'ı uygulamada yanlışlara düşmesi söz konusu olur.

İbn Haldun (Ö. 809/1406) devlet yönetiminde taklidin büyük bir eksiklik olduğunu, bu yüzden başkanın mutlaka müctehid derecesinde ilim sahibi olması gerektiğini söylerken (4), Abdülkadir Üdeh gibi bazı yeni müellifler, başkanın kitap, sünnet, icma ve kıyas delilleriyle hüküm çıkarabilme yeteneği yanında, asrın gerektirdiği dünya tarihi, devletler arası ilişkileri bilme yanında, ekonomik, siyasi ve kültürel alanda yeterli formasyona sahip olması gerektiğini belirtirler. (5)

2) ADALET: İslam Devlet Başkanının adaletli olması gerektiği konusunda görüş birliği vardır. Çünkü başkan en üst seviyede yöneticidir. Yönettiği kimseler arasında İslam adaletini uygulayabilecek birisi olmalıdır. Burada adaletin anlamı şudur: Başkan; İslami farzları ve faziletten sayılan amelleri gereği gibi yerine getirmeli ve açık haramlardan kaçınmalıdır. Aksi halde açık haramı işleyen başkan adalet sıfatını yitirir. (6)

Adalet sıfatı bulunmayan yöneticilerin zulüm ve haksızlık yapmaları tabii bir sonuçtur. Çünkü Allah'tan korkmayan ve kuldan utanmayan kimsenin kul haklarını tam olarak gözetmesi beklenemez. "Adil" in zıddı "fasık" tır. El-Cassas (ö.370/980) bu konuda şöyle der: "Bazı kimseler Ebu Hanife'nin fasıkın halifeliğini caiz gördüğünü sanırlar. Oysa O' na göre adaletin bulunması bakımından "hakim" ile "devlet başkanı" arasında bir fark yoktur.

Adalet her ikisi için de şarttır. Fasık bir kimse ne hakim olabilir, ne de halife" (7). Nitekim Ebu Hanife'nin kendi döneminde adaletli olmayan ve zulüm yoluna sapan devlet başkanlarına karşı yürütülen mücadeleleri desteklediği de bilinmektedir.

Adaletin gereği çeşitli ayet ve hadislerde belirlenir. Allahü Teala şöyle buyurur: "Allah adaleti, ihsanı, akrabaya vermeyi emreder. Her türlü fuhşu (edepsizlikleri), çirkin işleri ve azgınlığı meneder" (8).

Burada adalet; her şeyi yerli yerinde yapmak, ölçülü hareket etmek, hakkı yerine getirmek olup, zulmün karşıtıdır. Başka bir ayette şöyle buyrulur:

"Şüphesiz Allah katında en şerefliniz, günahlardan en çok sakınanızdır." (9).

Hz. Peygamber (s.a.s.) de ümmeti için en korktuğu şeyin, sapıtıcı yöneticiler olduğunu bildirmiştir (10). Diğer yandan Allah elçisi yönettiği topluma karşı adaletli davranmayan kimsenin kıyamet günü kolları bağlı (tutuklu) olarak Yüce Allah'ın huzuruna getirileceğini haber vermiştir (11).

DEVAM EDECEK

Dipnotlar: 1) Bkz. Eş-Şura, 42/38; Ali İmran,2/159 2) El-kurtubi, El-Cami' Li Ahkamil-Kur'an, I, 270; İbn Hüceym, El-Eşbahye'n- nezair, 5,211; El-Maverdi, El-Ahkamu's Sultaniyye, s. 6: İbn Haldun, El-mükaddime, s. 193 3) El-Ferra, El-Ahkamüs-Sultaniyye, s.20. 4) İbn Haldun, a.g.e., s. 193 5) A.K. Üdeh, İslam ve Siyasi Durumumuz, s. 111 vd; ez-Zühayli el-Fıkhu'1-Îslami ve Edilletüh, 2. baskı, Dımaşk 1405/1985, VI, 69 6) bk. İbn Haldun, a.g.e., s. 183vd. 7) el-Cassas, Ahkamü'l-Kur'an, 1,70. 8)en-Nahl. 16/90. 9) el-Hucurat, 49/13. 10) Ebu Davud, Fiten, l. 11) İbn Ebi Şeybe, el-musannef,XII, 219.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren/ ALTINOLUK DERGİSİ-1994 - Ocak, Sayı: 095, Sayfa: 038