İnsanlık olarak jastalıklarımız var.Bu hastalıklarımızın temelinde olan şeyin,hayata bakışımızdan kaynaklandığını düşünüyorum.Hayata bakarken materyalist ve dünya merkezli batı anlayışıyla bakıyoruz genelde.Hal böyle olunca toplumsal ve bireysel bazı sıkıntılar yaşıyoruz.

Mesela,yaşadığımız sıkıntılardan birisi,her şeyden şikayet etmek.Bu şikayet hastalığının temelinde yatan diğer bir hastalık var:doyumsuzluk. Doyumsuzluk hastalığının temelinde olan şey ise aşırı dünya hırsı.İşte bu dünya hırsının dayandığı felsefe ise batı kaynaklıdır.

Batı anlayışında hayatın tüm amacı rahat etmektir.Bu felsefede,dünyaya imtihan için geldiğimiz şeklindeki dini bir bakış açısı yoktur.Bencilliği esas alan,kazanç odaklı,başkaları düşünmeyen,olanla yetinmeyen,tüketim çılgınlığına dayanan ve doyumsuz olan bir düşünce yapısı vardır.Bu anlayış nedeniyle,yüzlerce yıldır dünyayı hatta kendi insanlarını sömürmektedirler.

Bu anlayışın dünyayı getirdigi nokta ortadadır;bazı kişilerin serveti devletlerden bile fazlayken(dünya servetinin %45'i, yaklaşık 2000 aileye aittir),öte yandan her 5 saniyede 1 çocuk açlıktan ölmektedir. Doyumsuzluğun mutsuzlaştırdığı insanlar madde bağımlılığında teselli aramaktadır.Daha çok kazanma hırsıyla çıkarılan savaşlar,çatışmalar ve terör nedeniyle oluk oluk insan kanı akmaktadır.Daha çok kazanmak için gıda terörü ile insanların sağlıkları hiçe sayılmaktadır....

Dünyanın içine düştüğü bu duruma çare olacak bir anlayışı üretmek için medeniyetimize ait değerleri yeniden hatırlamak gerekir.Batının insani olmayan,değerlere dayanmayan sisteminin yerine;insani değerlere dayanan yeni bir sistem inşa etme hassasiyeti ve birikimi bizim medeniyetimizde vardır.Değerlere dayalı bir düzen inşası için öncelikle medeniyetimizi hatırlamalıyız;

-Dünyadaki herşey(hava, su, hayvanlar...) bize Allah'ın bir emanetidir, korumalıyız.-Dünyaya zevk ve sefa sürmek için değil imtihan için geldik.

-Para kazanırken temel amaç çok kazanmak değil,helalinden kazanmaktır.-Devletler için de helal kazanç önemlidir bu nedenle,sömürünün her çeşidinden uzak durulmalıdır.

-Birşey yaparken sadece kendi menfaatimizi değil,diğer insanların yaptıklarımızdan nasıl etkilendiğini de hesap etmeliyiz.Yani kul hakkını gözetmeliyiz.

-Yaptığımız yardımlarla,sevap kazandığımızı unutmamalı zorda,darda sıkıntıda olanın yardımına koşmalıyız.(Sadece şahsi menfaate dayalı batı anlayışına göre,başkalarına verdiğiniz para zarardır.Bizim anlayışımızda ise yaptığın yardım kazancındır "Ne verirsen elin ile,o gelir senin ile")

-Sahip olduklarımıza şükretmeli, elimizdekiyle yetinmeyi bilmeli yani kanaatkar olmalıyız. (Batı anlayışı,tükettikçe mutlu olunacağı anlayışına dayanır.Oysaki tüketmenin sınırı yoktur,dolayısıyla tükettikçe değil kanatkar oldukça mutlu oluruz)

-"Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak"ilkesi kadar,"yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışma"ilkesini de dikkate almalıyız.

-Dünya değil ahirettir asıl hedef.Dünyada yaptıklarımızın hesabını ahirette vereceğiz.Bu nedenle her zaman insani davranışlar sergilemeliyiz...

Türk İslam medenyetinin bu ve benzeri ilkeleriyle dünyamız hastalıklarından kurtulabilir.Batının Allah'ı,ahireti,insani değerleri yok sayan,bireyselciligi putlaştıran,zevk almayı tek hayat gayesi sayan şeytani felsefesi dünyayı cehenneme çevirmiş durumdadır. Bu sistemin alternatifi Türk-İslam medeniyetidir.Aşağılık kompleksini,batı hayranlığını bir kenara bırakalım.Medeniyetimizin değerlerini bu çağa taşıyıp,insanlığın hastalığına bir ilaç olarak sunalım.Küçük işlerin ve batı fesefesinin ruhsuz kavramlarının peşinde koşmayı bırakıp,büyük hedeflerin peşinden koşmanın zamanı çoktan gelmiştir.