1916 yıllarında, Bursa'da, babaları şehit düşmüş yetim çocukların anneleriyle birlikte barınabileceği bir "dullar evi (eramilhane)" açılmıştır.Bu Dullar evini vakıf olarak, Alaca hırka Mahallesi'nde tesis eden İNEGÖLLÜZADE Hacı Saffet Bey'dir.

İNEGÖLLÜZADE Hacı Saffet Bey'in,vakfın yönetimini kendi soyundan gelen bir yakınına bırakmak yerine, bu emaneti koruyacağına güven duyduğu Bursa Belediye Başkanı ile Bursa Müftüsü'ne bırakması dikkat çekicidir. Günümüzde Bursa'da izi bile kalmayan böyle bir yetim ve dullar evinin geleceği içinde vakfiyede şu hükümlere yer verilmiştir: Vakfeden; bu dul ve yetimler evinde kalan kadınlardan okur-yazar, takva sahibi ve musalliye olan bir hoca hanımın denetiminde, dul hanımların birer iş ve sanatla uğraşmalarını, çocuklarının edeb, ahlak ve İslami bilgileri öğrenmelerini, o zamana kadar okula gidemeyenlerinde okur-yazar hale getirilmesini şart koşmuştur. Vakfiyede yer alan bilgilere göre; 34 odalı, 320 metre kare bahçe, 49 metre karelik salon, hamam ve mutfak ile 103 metre karelik bakkal ve üzerindeki 2 oda ve sofa, altta hamurhane, ahır ve benzeri müştemilatı ile vakfedilmiştir. Alacahırka'da yıkılmaya yüz tutan bu yer 1997'de korumaya alınmış ve 1998'de restorasyon çalışmasına başlanmıştır.14

Bu arada, yetim ve öksüzlere yardıma yönelik olarak Anadolu'da yüzlerce vakfın bulunduğu bilinmektedir. Tarihi camilerin pek çoğunun çevresinde tesis edilen "avarız vakıfları" da o beldede, vuku bulan yangın, sel felaketi, deprem ve kaza gibi afetler sonucunda evini, işini, eşini veya ana-babasını kaybeden dul ve yetimlerin ilk başvuracağın yardım kurumları idi. Mahalle halkının zekat ve tasaddukları ile ayakta duran bu vakıflar darda kalanlar için "sosyal güvenlik kuruluşu"dan başka bir şey değildi. Üstelik böyle bir destek için yıllarca prim ödemek de gerekmiyordu. Hatta buradan, bütün gelirini kaybeden ve çalışacak durumda olmayanların ömür boyu destek aldıkları düşünülürse, bu vakıfların yoksullar için, bir "emekli sandığı" fonksiyonu ifa ettiğini de söyleyebiliriz.15

Diğer yandan vakıflar, öksüz ve yetimleri kendi evlerinde himaye eden ailelere, "eytam için tahsis edilen akçelerle", yüzyıllar boyunca destek sağlamıştır. Böylece çeşitli sebeplerle aile şefkatinden mahrum kalmış, bakıma muhtaç çocuklar, katıldığı ailenin öz çocukları ile birlikte bir aile yuvası sıcaklığı içinde himaye olunmuştur.16

Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurur: "Kim bir canı (kutarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanlığı yaşatmış gibi olur."18 Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s) de şöyle buyurmuştur: "Ben ve yetimin kefili, cennette (yanyana iki parmağını göstererek) şu ikisi gibiyiz"19Her şeyi ve her şeyin hikmetini Allah Teala daha iyi bilir, son dönüş de O'nadır.

KAYNAKLAR: 13. bk. M. Akif Aydın, İslam- Osmanlı Aile Hukuku, M.Ü.İ.F. Yayını, İst., 1985; Abdurrahman Kurt, Bursa Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi,Bursa 1998. s. 72 vd. 14. bk. İbrahim Ateş, Bursa'da İnegöllüoğlu Saffet Bey'inYaptığı Dullar Evi" bildiri, XII. Vakıf Haftası Kitabı, V.G. Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1995, s. 25-37; Kurt, age., s.75. 15. bk. Hamdi Döndüren,Günümüzde Vakıf Meseleleri, İstanbul 1998., s. 86 vd. 16. Nazif Öztürk, Türk Toplumun da Koruyucu Aile Sistemi, Ankara 1990, s.305 17. T.M. Kanunu, md. 153-258 18. el-Maide, 5/32 19. Buhari, Talak, 25, Edeb, 24;Müslim, Zühd, 42