Müslüman kadının hayatında mahrem, namahrem kelimeleri çok önemliymiş. Müslüman kadın kılık kıyafeti ile hal ve hareketiyle ağır bir hanımefendi olması gerekirmiş.

Fakat günümüzde kılık kıyafetlerinin bu kadar zıt olan yani; birileri tam kapalı, başı örtülü, topuklarına kadar etekli diğerleri de alabildiğine açık saçık kıyafetlerle aynı şarkılar eşliğinde çığlıklar atıp eğlenmelerini ilk zamanlar da garipsiyordu.

Saçının bir teli görünmese de bedenini saran dar elbiselerle, popüler kültürün her çeşit dansını prova etmiş gibiydiler piste oynayan kadınlı erkekli kalabalık.

Düğün fotoğrafçısı kız, her flaş patlattığında yeni fotoğraflar üretiyordu. Bu da organize edenlere artı para kazandırıyordu.

Lakin bu düğün çok farklıydı. İlk defa biri, görevlilerin kıyafetine dikkat etmesini, özellikle mazbut giyinmelerini rica ediyordu.

Hafif sakallı, saçlarını ortadan ayırmış, boylu poslu delikanlı yeni doktor olmuş ve dünya evine girme zamanı gelmişti.

Eşi olacak gelin hanım da pür tesettürlüydü, bosbol gelinlik tadında bir kıyafetle sahnedeki yerini aldığında bunca erkeğin karşısında olmaktan hicap duyuyordu.

Dudakları kıpır kıpırdı. Sanki dua eder gibi. Fotoğraf çekinirken başını azıcık kaldırır, bahar çiçekleri gibi açan tebessümü yanağına kondururdu.

Çok mahcup olduğu ve çaresizce kabullendiği bir haldi üzerindeki tavırlar.

Düğün fotoğrafçısı kızın içi akıp gitmişti boyu boyuna huyu huyuna denk hissettiği gelin ve damadı.

Şimdi elindeki Nikon marka makinede Kur'an okuyan gençlerin, selavat getiren topluluğun, tekbir çeken misafirlerin, yöresel dans eden erkeklerin, birbirine hasretle sarılan kadınların, büyüklerin ellerinden öpen gelinlerin kare kare fotoğrafı vardı.

Salonda gönülleri mest eden, kulakların zarını incitmeyen musiki, tatlı bir meltem rüzgarı gibi gönlünü sarmalamıştı.

Gerçekten harika bir düğün demişti kendi kendine. Hacı amcaların hürmet görüp başköşeye alındığı bu düğünler nerede kalmıştı.

Ha bir de ikram edilenler arasında asla cocacola ve türevleri olan içecekleri istememişti damat efendi."Hangi zamanda yaşıyoruz" diyecekti fakat kendi özgür düşünce ve tavırlarına toz kondurmayan nefsine "dur" dedi... Bu onların düğünü ve onlar nasıl isterlerse öyle olmalıydı.

Düğün fotoğrafçısı genç kız, son kez deklanşöre bastığında "dünya ve ahiret mutluluğu sizinle beraber olsun, hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu olasınız" duası kalmıştı kulaklarında.