TDK'ya göre Dövme "Vücut derisinin iğne gibi sivri bir araçla çizilerek içine renk veren maddelerin konulması yoluyla yapılan çıkmaz yazı ya da resim" anlamına gelir.

Bir beden bezeme türü olarak da görülmektedir. Antropolojik ve sosyolojik olarak "çizgiler ve resimlerle deriyi süsleme" adetidir.

Yazı öncesi dönemden itibaren insanın kendisini sembolik olarak ifade etmesinin belki de en eski yöntemlerinden biri olmuştur.

Yazı öncesi ve sonrası döneme ait dövme yapımında kullanılan aletlerin buluntularına rastlanmıştır.

İnsanlık tarihinde "dövme" kimi zaman belli bir kabilenin "totemi" kimi zaman kölelerin satın alınmış olduğunu bildirir bir mülkiyet beldesi, kimi zaman üst sınıfların bir soyluluk işareti, kim zaman bir denizcinin vücut süsü olmuştur.

Üç büyük dinin yasaklamasıyla Ortaçağdan itibaren Avrupa'da neredeyse unutulmuştur.

Batı dünyasında çağdaş anlamda dövme "tattoo" Polinezya Adalarını keşfeden Denizci James Cook tarafından 1769 yılında Tahiti Yerlilerinde karşılaşılınca yeniden keşfedilmiştir.

Tattoo sözcüğü de batı dillerine de Tahiti'ceden geçmiştir. Dövme başlangıçta vahşilik ve ilkellik olarak algılansa da zamanla üst sınıflarca da benimsenmiştir.

Amerikan İç savaşında (1861-1865) yurtseverlik işareti olarak görülmüş, Birinci Dünya savaşı (1914-18)'nda askerler ve denizciler dövmenin halk arasında da yayılmasını sağlamışlardır. 1936 yılında yapılan bir araştırmada her 10 Amerikalıdan birinin dövmeli olduğu tespit edilmiştir.

1960'lı yıllardan itibaren sanatsal ifade gücünü hedefleyen yeni nesil dövmeler ortaya çıkmıştır. Günümüzde dövmecilik katalogdan şekil seçimi yapılan, bazen de klinik ortamda yapılan bir endüstri haline gelmiş ve tüketim aracına dönüşmüştür.

Erkan Şimşek 1994 yılında Bodrum Turgut Reis'te başladığı başladığı dövmeciliği 1999 yılından itibaren ilçemizde sürdürmüştür.

1968 İnegöl doğumlu Erkan Şimşek dönem dönem İnegöl dışında da dövmecilik yapmıştır. Kalıcı dövme hiç yapmamış olup, Geçici dövme yaparak çalışmalarına ilçemizde devam etmektedir.


Kaynakça : Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi : Sayı 25/1/2016 sayfa 166-193