15.04.1964 İnegöl doğumlu. İlk ve orta tahsilini İstanbul'da tamamladı. 1979'da hattat Yusuf Ergün'den Sülüs-Nesih, Muhittin SERİN'den Rika, 1983-88 İsmail BİÇER'den tashih'i huruf dersleri aldı. Farklı hocalardan klasik usülle hadis ve fıkıh dersleri aldı. 1988 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu.

Atatürk Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları Yüksek Lisans 1994, 1991-94 yılları arasında Kars-Akyaka Müftüsü, 1994-2000 Atatürk Üniversitesi Araştırma Görevlisi, 2002-2010 yılları İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSMEK bünyesinde Teknik Rehber, 2009-2012 Zeytinburnu Belediyesi Eğitim Danışmanı, 2012'den itibaren Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Doçent olarak görev yapmaktadır.

1999 yılında Prof.Dr.Muhittin SERİN danışmanlığında "Hattat Mustafa Rakım'da Celi Sülüs ve Tuğra Estetiği" isimli doktora tezini tamamladı. Yurtiçinde ve dışında hat sergileri açtı. Jüri ve kurul üyeliklerinde bulundu. 2001 yılında Kültür Bakanlığı "Hat Ödülü"nü aldı.

2005 yılında Kültür Bakanlığınca Hat Sanatçısı Kimlik Kartı verildi. Hat sanatını tanıtmak amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığınca birçok kez yurtdışında görevlendirildi.

Kitapları: Devleti-Aliyye'den Günümüze Hat Sanatı, İstanbul'un 100 Hattatı (2012), Hattat Mustafa Rakım Efendi (2003), Eyüplü Hattatlar (2004), Hat Sanatı (2006), Zamanı Aşan Taşlar (2006-2 cilt), Hattat Necmettin OKYAY (2011)

Kaynakça : www.süleymanber.com.tr.ozgeçmiş, www.yalova.edu.tr/person/Detail.aspx?category/D

ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL

YENGE BENİ TANIR: Bilindiği gibi mobilya imalatçıları işyerlerinde ebatladıkları suntaları mobilya presleme atölyelerinde fason bir ücret karşılığı preslerlerdi. Önceden belirlenen saatte randevu verilir. Aksaklıklara sebebiyet vermemek için de malı sıkılan müşterinin malı sonlanana kadar da araya iş alınmaz, genel uygulama böyledir.

Seksenli yıllar, bir mobilyacımız, beraberinde tanınmış bir kuyumcu esnafı ve preslenme işlemi on beş dakikayı geçmeyeceği belli olan az miktarda sunta parçaları ile ilçemizdeki bir mobilya presleme atölyesine girer. Atölyede rutin bir gün yaşanmaktadır.

Az miktarda olan mallarını preslemek için ricada bulunurlar. O anda malı sıkılan mobilyacı pek ilgilenmez, presçi de üzülerek dört saat sonra işlerinin biteceğini, ancak o zaman sıkabileceklerini söyler.

Kısa bir sessizlik olur bu kez mobilyacının yanındaki kuyumcu şansını dener. Belli ki suntalar onun işyeri dekorasyonunda kullanılacaktır. "Beni tanımadın galiba" presçi biraz da mahçup cevap verir "Yok tanımadım." Kuyumcu tanınmış biri olduğunu ifade etmekte ısrarcıdır.

"Sen tanımadın ama, yenge tanır". Bunu duyan presçi infilak eder. "Lan yenge beni doğru dürüst tanımıyor da seni nerden tanısın?". Orada bulunanlar araya girer, durumu izah ederler. Kuyumcu, mesleği gereği kadınların daha iyi tanıdığı biri olduğunu anlatmak istemiştir.