"Dinden soğumak ya da dinden soğutmak" kavramlarının ne anlama geldiğini günlerdir düşünüyorum. Çünkü üzerimize bir yafta gibi asılmak istenen yakışıksız bir ibare olarak görüyorum bunu.

Çevremizdeki insanlarda gördüğümüz bazı hatalara, bazı yanlışlara, bazı kusurlara dikkat çekerek nesillerin nereye doğru kaydığının endişesini yaşıyorum... İşte bu duygu bizdeki "sosyal sorumluluk bilincini" tetikliyor. İnsanların bilerek ya da bilmeyerek yapmış oldukları hataları görüp "din nasihattir" kuralı gereğince uyarmak istediğimizde, yüzümüze haykırılan cümle: "Dinden soğutuyorsun."

İnsanın gafletle kaba söz ve davranışlarını gördüğümüzde en güzel, en uygun üslup ile işin doğrusunu söylemek isterim. Böyle bir uyarı, biz tarafından uyarmak yani iyiliğe davet, kötülükten men etmek manasına gelirken karşı tarafta "bana karışamazsın"a dönüşüyor.

Kalbimizdeki iyi niyeti nasıl hissettirebiliriz? ("Nefsinin kölesi olmuş bu insanlara" diye yazacaktım önceki cümlede, lakin şartlanmışlık hissi verdiği için yazmadım.) Şimdi yine de "gafil insanlar" diye hafifleteyim muhatabımıza yakıştırdığım ifadeyi...

"Dinden soğutmak" kimin haddine düşmüş. Kim, kimi hangi sebeple dinden soğutabilir ki? Belki de insanın kendisi üşenir dinini yaşamaya, ibadet etmeye... Maalesef işte bu halin sebebi ya da günah keçisi dini nasihat verenler gösterilir. Çocuktan kalma bir tutumdur bu; bir suç, bir yanlış oldu mu kendimizi koruma refleksine kapılırız.

"Şeytan var, diye biz günah işlemek zorunda" değiliz gibi bir şey bu, "dinden soğutma" şuçlaması. Birileri, dini emirleri yok sayarak, dini ibadetlerin saçmalığından bahsederken, dinin kılık kıyafet öngörüsü için " onlar eskidenmiş şimdi çağa uymak lazımdır, ama bilim din ile çelişiyor, bilim ne derse o, oğlum sonra yaparsın o işleri, o gericiler gibi, o yasak bu yasak, kardeşim böyle hayat mı olur, istediğimi yapamadıktan sonra ben ne yapayım öyle dini vb. daha birçok cümlemsiyi öğrencilerin taze beyinlerine sokmaya çalışan öğretmenler "dinden soğutmazlar" da "kıl oğlum, örtün kızım" diyen alnı secdeli, ağzı dualı öğretmenler bir uyarıyı ima etseler "dinden soğutucu" sıfatına layık görülür ve bir cüzzamlıdan kaçar gibi uzaklaşılır.

Bu yetmez her köşede ve her masada hatta her mecliste "dinden soğutan öğretmenden bahsedilir.

Tabii genç nesillerin ahlak erozyonu yaşadığını gören, inanç boşluklarında deist- ateist olduklarını fark eden, toplumdaki bir çok yanlışın hakiki din İslamiyeti gerçek ve samimiyetle uygulanmadığını hisseden öğretmenler bir uyarı da bulunduğunda dinden soğutucu olurlar.

Dinden soğutmak kelimesinin altında yatan şudur belki de; "bana dinden bahsedip, çılgınca eğlenmek istediğim bu dünyayı sıkıcı yapma. Şimdi alabildiğine yaşayalım, sonra yaşlanınca zaten ibadet yaparız" demek istiyorlar gibi geliyor bana.

Bir susturma cümlesidir "dinden soğutuyorsunuz" ifadesi. Bir "sus artık, duymak istemiyorum" cümlesidir. Dini samimiyetle yaşayanların endişe edip geri adım atmasına vesile olabilir. Sosyal kariyeri sarsılması korkusu varsa susabilir. Belki de bizim düşünmediğimiz bir çok sonuca yol açabilir.

Burada tekrar bir soluklanıp "hakikaten dinden sogutanlar olabilir mi?" diye düşünelim. Dini ibadetlerin yapılmasını isteyen bazıları şahsi egosunu tatmin ediyorsa yani dini bir nesne olarak algılayanlar dinin öngördüğü amaçtan saptığı için dini zorlaştırırlar ve soğutabilirler. Din, dünya hayatında onurlu, şerefli, izzetli ve insanca yaşamanın tabii kurallarını vaaz eder, Rabbimizle irtibatlı bir hayat sunar.

Burayı anladıysak şimdi bu işin en büyük örneklerine de bakalım. Tarihin parlak sayfaları Kitabın ayetlerinde beyan edilmiş. Mesela Nuh Peygambere kavmi ne demiş okuyalım. "Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim...." deyince Nuh (as) onlar da: "Dediler ki: "Ey Nuh, bizimle çekişip-durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bize vaadettiğini getir (görelim.)"

Dinden(!) soğutmuş Nuh (as) kavmini. O kadar çok söylemiş ki Allah'ın a iman etmelerini. Yeter artık demişler. Baska bir ayette ise :"Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?"

Yani fazla delil aramaya gerek yok. Allah'a imanı sağlam olan, Hz. Peygamber (sav)'e uygun bir yaşamı kendisine gaye edilmiş bir insana nasihat ettiğinizde bir günahından vazgeçmesi için uyarıda bulunduğumuzda "Allah razı olsun kardeşim, beni bir yanlıştan döndürdün, der teşekkür üstüne teşekkür eder.

Beni "dinden soğutmak" kimsenin haddi degil. Lanetli şeytanın bile. En büyük yalanlarını, iftiralarını atsa bile iman dolu kalbimizle müslümanca yaşarız. Yaşamayı beceremezsek "Müslümanlar olarak can verin" emrine uyarız.

Dıştan aldıkları gazla, düşüncelerine ve davranışlarına yön verenlerin bahaneleri hep var olacaktır. Bazı insanlar ise, Yusuf İslam gibi, "ben müslümanların haline bakıp müslüman olmazdım, ben Kur'an okudum ve Müslüman oldum" der.

Son söz olarak; böyle kınayıcı sözlerle hücum edip susturmak istediğinizi fark ediyoruz, ve's-selam.