Alemlerin Rabbi olan Hz. Allah'a hamd ve O'nun nebisine selatu selam olsun

Geçen haftaki yazımızda Nefsimizle gönlümüz arasındaki ilişkiyi ele almıştık ve gönlümüzü imar etmenin en başta gelen hususiyeti olan "DİL"den bahsedecektik. Aşağıda okuyacağınız yazı, ''DİL RİSALESİ'' isimli kitaptan istifade edilerek hazırlanmıştır. Bu vesileyle eserinden alıntı yapmamıza izin veren sevgili Seyyid Muhammed Ruhi'ye şükranlarımı sunuyorum.

Cenab-ı Hakk, insana kendi nefesinden, ruhundan üflemiş(nefha) bu sayede insan cana ruha sahip olmuştur. Nefhayı İlahi gırtlaktan içeriye girmeden dilin üzerinde kaldığından konuşabilme ve tat alma hissiyatı, dil ile kalbi bağlayan hikmetli hususiyeti Ademoğluna bahşedilmiştir.

Dilin varlığı en başta gelen imtihan vesilelerinden olagelmiş. Ademoğlu diliyle meramını anlatabilmiş, ya başının tacı yapıp gereksiz yere ağzını açmamış ya da nefsin ve şeytanın istekleri doğrultusunda başının belası yapmıştır.

Dilimizle kalbimiz arasında muazzam bir bağ vardır. Bu bağ hem biyolojik olarak hem metafizik olarak mevcuttur. Biyolojik yönü kas yapısı olarak benzerliğidir. Her ikisi de gelişmiş kas grubu olarak mevcuttur. Yorulmak bilmez bir yapıyla çalışır. Dil de öyledir. Ne kadar konuşursanız konuşun dil yorulmaz. Her yaşta o yaşın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde mükemmel olarak vardır.

Metafizik yönü ise dil ile kalp arasında görülmeyen bazı kanallarla dilin kalple bağlantısıdır. Dilden güzel bir kelam olduğunda kalp bundan aynı güzellikte etkilenir. Ademoğlu yalansız hayat sürer ve dili Hz. Allah'ı zikirle meşgul olursa kalp huzur bulur. Ayeti kerimedeki "kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur" ifadesiyle maksat hasıl olur. Dil eğer bu halini devam ettirir ve nefsini hilekar makamından kurtarabilirsen o zaman gönülden konuşmaya başlar; işte o zaman kelimelerin çıkış noktası yer değiştirmiş olur. Hatibin konuşması gönülden olduğu zaman deriz ki, ''ne kadar içten konuştu; kalpten konuşuyor bu adam''.

İman kalp ile tasdik, dil ile ikrardır. Dilin konuşur, konuştuğun şeyler ağzında bir tat bırakır. Kişi, dedikodu, gıybet, yalan gibi haram şeyler yaptığında buna devam edesi gelir. Haramlar insana tatlı gelir. İman hakikatiyle konuşulduğunda, zikirle meşgul olunduğunda da tat oluşur, kalbe iner ve senin halini düzeltir.

Resulü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): ''İnsan vücudunda bir organ vardır; o iyi olduğundan bütün vücut iyi olur. O kalptir'' diye buyurarak kalbi yani gönlümüzü ıslah etmemizi emir buyurmuşlardır. Kalbi ıslahta ilk vazifemiz ise dilimize sahip çıkmaktır.

Nefsi emare dili, yalanla kuşanmıştır. Bir şeyi yalan olarak söylemese dahi yalana sebep olacak yahut dedikoduya götürebilecek özellikleri içinde barındırır.

İnşallah haftaya, yazımızda Ademoğlunun diğer nefis makamlarındaki dil yapısının özelliklerini ele alacağız.

Muhabbetle kalın...