Dil, elçisidir gönül dünyasının. Gönül diyarında anlamlar yetişir büyür. Gönül toprağına ne ekersen dil tarlasından onu biçersin.

İnsan son konuştuklarının, son okuduklarının, son gördüklerinin etkisinde kalıyor çoğunlukla. Etkisi altında kaldıklarının da tesirinden kurtulamaz genellikle.

Huyum kurusun lafı uzatmayı seviyorum. Kamikaze bir anlatışım olsa da dosdoğru/apaçık söylesem de insanları yormasam. Bu yolun sonu nereye varacak diye insanları merak içinde bırakmasam değil mi?

Bir dil terbiyesizliği kulağımı lağım çukuruna çevirdi. Koskoca adam(!) milletin meclisinden bir hanımefendiye kendi seviyesini belirten, ifade eden kelimeler sarf etmiştir. İnsan bu duruma pek zor düşer. İnsan denen eşref-i mahlukat böyle seviyeye(!) o yüksek makamlardan yuvarlandığında neler göreceğini tahmin etmeliydi.

Kamu vicdanı rahatsız olmuştur bu ifadelerden. Bir taraftan suçlarken diğer taraftan milletin güzünde suçlu hale düşsün pes doğrusu. Zatına mahsus bir kabiliyet olsa gerek.

Geçenlerde bir cümle okumuştum; "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür." Şaşırmıştım bu cümleyi okuyunca. Lakin aklıma yattı. İnsanları cahilleştirme politikalarından bazıları da onlara lüzumsuz bilgiler öğrenmektir.

Her şeyi bildiğini sanmak aslında hiçbir şeyi tam bilememektir. İnsan öğrendikçe bilgisini değil, bilgisizliğinin çapını görür. "Ulan ben ne cahilmişim be ya... Bunca yıl yaşadım da bunları daha öğrenemedim."

Hz. Ali (ra) ; "Ben, terbiyeyi terbiyesizlerden öğrendim" demişti. Hz. Ali'deki ne yüksek bir seciyedir ki çukurdan zirvelere giden yolları görmüştür. Cehaletten ilmin zirvesinde makam tutam insanlar bu yoldan gidenlerdir.

"Kör ile yatan şaşı kalkar..." diyen atalarımız da ekranlardaki ya da meclisteki rezaleti örnek sunabilir. Bu dil terbiyesinden yoksun insanlar nasıl mikrofon başına geçip yol gösterirler, aklımız-fikrimiz almaz.

Dilin bir anlamı lisan ise diğer adı da gönüldür. İki dil arasında sağlam irtibat olmalıdır. Bir diğerine muhalefet etmemelidir. Binlerce laf duymak yerine anlamlı iki kelime anlamak daha kıymetli olsa gerek.

Küçük bir çocuk iken hayvanların peşinden giderdik, çobanlık ederdik. Dilimiz de çöplük misali her türlü kelimeler vardı o günlerde. Ancak katıldığım onlarca sohbetten sonra yavaş yavaş dilimizi terbiye etmeye çalıştık. Sonra askerlik yılları (özür dilerim askerlik aylarında) günlük kulağımdan kurşun misali o kaba sözleri nasıl ezberlediler diye merak ediyordum. Demek ki, öğretilmiş terbiyesizlikler de oluyormuş.

Rabbim dillerimizi şeytandan, şeytanın kelimelerinden uzak eylesin. (amin)

Siz bu yazıyı okurken biz de Erzurum'a yola çıkarız ki sevgili öğrencilerimizi ziyaret etmek isteriz. Dostlardan selam götürür, selam ile döneriz inşallah.