Her yıl deniz beni davet eder, ben de hiç düşünmeden tası toprağı toplar yanına giderdim. İlk buluşmamızda sıkı sıkıya sarılır, koklaşır sonra da dertleşirdik. Tabi bir yıl uzunca bir zaman, görüşemediğimiz zamanlarda yaşadıklarımızı bazen gündüz bazen gece bazen de zamanın durduğu bir anda sıkılmadan birbirimizin kulağına fısıldardık. Hele geceleri ayın şavkında, sokak lambalarının rengarenk ışıklarının altında bir yandan sevdiğimiz müzik yankılanırken diğer yandan mutluluğumuzu kıskanan komşuların gürültülü müzikleri çalarken söyleşir, dertleşir, koklaşır uzak kalışımızın hasretini giderirdik. Bu birliktelik beni o kadar melankolik yapardı ki zamanın geçmesini, gecenin bitmesini, ay ışığının kaybolmasını istemez ellerimi gökyüzüne açar doya doya duamı ederdim. O yıl deniz beni yine davet etti ama Covid19 nedeniyle şehir dışına çıkma kısıtlaması olduğu için ben de kısıtlama yaptırımına uymak zorunda kaldım. Deniz ile yaşadıklarımız geceleri rüyalarıma girmeye başlamıştı, denizi görmek istiyordum ancak elimde olmayan nedenlerden dolayı gidemiyordum. Benim çektiğim hasreti deniz de çekmiştir diye düşünüyordum. Deniz ile buluşmayı o kadar istiyordum ki geceleri ne planlar, ne kurgular yaptığımı ancak ben bilirim. Sabahlara kadar uyumaz yatakta bir o yan bir bu yana döner dururdum ama denizime gidemiyordum. 'Aşağı tükürsem sakal; yukarı tükürsem bıyık' işin içinden çıkamaz oluyordum, denizime kavuşamıyordum, denizin gizliden gizliye gönderdiği davetine icabet edemiyordum. Her şeyde hayır var diyerek sabır göstermem gerektiğini ruhum bana telkinlerde bulunarak bütün hasretimi, sevincimi yüreğimin derinliklerine gömüyor, şartların uyun olması halinde denizimi görmeye gideceğime söz veriyordum.

Deniz ile kucaklaşmayalı nerdeyse 2 yıl olmak üzereydi, kendisini ancak resimlerden görebiliyordum. Ruhum ve fiziğim denizden bu kadar uzak kalmaya artık uyum sağlamaz olmuştu, adeta hasreti burnumda tütüyordu. Kimselere haber vermeden deniz ile buluşmak, kaçamak yapmak düşüncesiyle bir sabah pılımı pırtımı doldurdum valizime, atladığım gibi arabaya, direksiyonu kırdım deniz ile buluşmaya. Yolculuğu pek sevmem ama deniz ile buluşacağım için çok mutluydum, mutluluğum daha bir berk olsun diye açtım radyoyu, ayarladım frekansı aşk şarkılarının söylendiği kanala. Radyodan çıkan her aşk sözü beni götürüyordu gençliğime ben de eşlik etmeye başladım aşk şarkılarını söylemeye. Yollar bitmek bilmiyordu, olsun sonunda vuslat vardı ya, gerisi teferruattı, ha vardık, ha geldik derken uzun bir yolculuktan sonra denizimin ikamet ettiği yere geldik. Denizime gelmeyeli yollar da epey bir değişmiş, navigasyonu çalıştırmadan denizimi bulurum diye düşünmüştüm ama yanılmışım, son yılların en iyi buluşu olan navigasyou açtım adresi yazdım, elimle koymuşum gibi denizimin yerini buldum.

Mutluydum, kavuşmuştum denizime, az sonra sarılıp koklaşıp dertleşecektik, kendisine doğru koşmaya başladım fakat hareketlerinden beni istemediğini anladım. Biraz daha yakınına yaklaştım baktım benim hasretini çektiğim deniz bu deniz değil. Bakımsız, hiddetli, içini dışına vuracak kadar da kızgın, beni tanımadı bile. Hafızalar ne kadar da çabuk unutuyormuş dostlukları, demek ki gözden ırak olan gönülden de ırak oluyormuş. Ben yine de kendimi hatırlatayım diye kur yapmak istedim. Denizime koştum, sarılmak, koklaşmak, hasret gidermek için ama deniz beni sanki unutmuş gibiydi, adeta bana arkasını döndü niçin geldin der gibi bir de hiddetle üzerime doğru haykırmaya başladı. 'Benim seninle kur yapacak halim kalmadı, sen başka kapılara git.'

'Beni tanımadın mı, niçin bu kadar bakımsız kaldın, kendini niçin bu kadar yıprattın?'

Yüzünü dönerek başladı anlatmaya 'Biliyor musun nerdeyse iki yıl oldu seninle buluşmayalı ancak kötü, çirkin, bencil insanlar beni benliğimden aldı, ruhumu da, fiziğimi de sürekli kirlettiler. Covid19 ilk çıktığında kendi adıma biraz sevinmiştim, insanlar beni kısa süreliğine de olsun kirletemez artık diye ama daha beteri oldu. Geçim kaynaklarının ulaşımını sağladığım gemiciler, gemilerinde ki bütün çöplerini içime boşalttılar, evlerinde oturan bütün insanlar fosseptik çukuru olarak beni kullandılar, atık çöp taşıyan gemiler atıklarını gizli gizli içime bocaladılar. Belediyeler arıtma reglatörünü çalıştırmadı bütün kanalizasyon suları benim içime aktı. Bir Allah'ın kulu da çıkıp siz ne yapıyorsunuz bu deniz bizim ruhumuzun, bedenimizin sağlıklı yüzü bunu kirletmeyin sonra hıncını bizlerden alır demedi. Ben yine de canlıları seviyorum ama artık dayanacak gücüm kalmadı kendimi temizlemek için var gücümle çalışıyorum ama o zaman da insanlar da diğer canlılar da benim bu davranışıma dayanamıyor. Ben de yalnızlığı sevmiyorum ama varlığımı koruyabilmem için kendimi temizlemem gerekiyor. Kendimi temiz tutmayı sağlayamazsam, ben de hayat bulan bütün canlılara çok büyük kötülük yapmış olurum. Benim kötülüğümün baş aktörleri görgüsüz, kültürsüz gözlerini hırs bürümüş insanlar. Hiçbir varlığın hayat hakkı başkalarının merhametine bırakılmamalı, gereken acil tedbirler alınarak benim yaşama hakkımı yeniden vermelidirler. Yoksa çok beklersiniz eski genç ve güzel denizi.