Türkuaz koltukların arasına gömülmüş başlardan biri dikleşti ve elini kaldırarak söz istedi sahnedeki adamdan. Sözünü esirgemeden devam etti: "Hocam sorun bu konuları konuşmak değil mesele; her birimizin bildiği konular bunlar, ancak bunları hayatımıza indirgemiyoruz." Nefesini tazeledi ve "Cuma günü vaiz efendi kürsüden 'günde kırk defa Ey Allah'ım sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz' diyorsunuz; cumadan sonra da oğlunuzu işe koymak için onu-bunu aracı koyup hak etmediği halde kendi çocuğunuza bir torpil arıyorsunuz" dedi.
Kısa açıklamalardan sonra "Değerler Eğitimini" anlatanın en çok takıldığı, en çok düşündüğü konuya parmak basmıştı."Neden yapamıyoruz?"
Sahnedeki masada duran mikrofonu düzletti, sesinin akordunu ayarladı ve konusunu icraya geçti. "Değer: milli ve manevi değeri olan, akıl mantık ve vicdan açısından kıymetli görülen davranış, tutum veya kavramlardır. Tanımının kitabi olmadığını belirtse de lügat gibi bir tanım yapmıştı. Zira bir kelime açıklanmadan önce tanımı görevi/misyonu üzerinden yapılmalıdır diye düşünürdü.
"Bizim değerlerimiz" dediğimizde, bizi biz yapan, bizi diğerinden ayıran milli ve manevi değerlerden bahsetmek gerekir. Ayırımlar, farklı yönler tanımak için yapılırsa zararı olmaz. Lakin farklılıkların çatışmasından ekmek çıkarmaya çalışmak zalimliktir ve yanlıştır.
Sevgi, saygı, hoşgörü, yardımseverlik, cömertlik gibi değerleri nasıl olur da öğrencilerimize kazandırabiliriz? Büyük bir zahmet, yüce bir gayrete ihtiyaç var.
"Neden bunları yaşayamıyoruz?" sorusu beyninin tavanında uçmaya devam ederken önündeki notları incelemeye ve takip etmeye çalışıyordu.
Bir ilkeyi, bir prensibi hayatta görünür kılmak için ne yapmak lazım? En kestireme yol iman etmek gerekir. Dümdüz söyleyiverdi iman etmek kelimesini. Zira iman eden insanların bir anda ne kadar da değiştiğini tarihlerden öğrenmişti. Mesela, Musa (as)'ın karşısına dikilen Firavunun sihirbazları... Ellerinden geleni (sihri) biliyorlardı ve Musa'nın yaptığını (mucizeyi) görünce çok sağlam bir biçimde iman ettiler. Çünkü Firavun'un ölüm tehdidine karşı direniş gösterdiler.
Bir değeri, davranışa döndürmek istiyorsak, aklen, ilmen ve gönül açısından tatmin olmak gerekir. Değerin değerini bilmeyenler değerlere değer vermezler.
Değerlerimizin kaynağı dini olabildiği gibi geleneklerimiz de olabilir. Modern dünyada ortaya çıkan değerler de olabilir. Kişiler veya aileler çocuklarına kendi değerlerini yüklemek isterler.
Allah'a ve Ahiret gününe sağlamca inanmış bir gönül sahibine, din? olan her şeyi çok rahatça davranışa dönüştürebiliriz. çünkü gönül tarlası sürülmüş verin vermeye hazırdır.
Değerlerimiz çiğnendiğinden göğüs kafesimizin sol tarafında bir sıkışma olur. Anlarız ki kutsallarımız ayaklar altında. O zaman gerekirse sert tepkiler bile sergileyebiliriz.
Neden bazıları yanlışlara daha güçlü bağlarla bağlanıyorlar diye düşündü. Sonra ayetleri de hatırladı. Şöyle buyruldu. "Şeytan, ona yaptığını güzel göstermiştir." Demek ki aslında "güzel değil" sadece şeytan adeta büyüleyerek güzel göstermiştir. Değerlerimizi küçümseyenlerin arka planında bunlar yatıyor.
Değerlerimizin eğitimi daha önemlidir. Zira modern dünyanın içimize soktuğu cehalet fitnesinin uzantılarına kapılarak dini ve milli değerlerimizi küçümseyip geçmişimizi geleneklerimizi ötekileştirmemeliyiz.
Neden yapamıyoruz veya yapmıyoruz? İmanımız zayıf ve yapmadığımızda verilecek bir hesabımızın olduğunu unutuyoruz. Allah (cc.) değer üretir. Zira değer kelimesi de onun varlığı ile anlamlıdır. Ahirette hesabı verilecek... Buna inam sağlam olursa değerlerimizle geleceğe kalabiliriz.
Değerlerini kaybeden milletlerin, diğer milletler katında değeri kalmaz zaten. Bir saldırı karşısında yerle bir olurlar. Bir de kutsal değerlerimizin kirletilmesine de izin vermemeliyiz. Kirletilmiş değerleri yüceltmek zordur ve gelecek nesiller de bu değerlere sahiplenmeyeceklerdir.
Altın yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez lakin kullanmak için temizlemek gerekir. Kirletilmiş insani ve İslami değerlerimizi tekrar ihya ederek, inşa edebiliriz.