Türkiye dünya dengeleri açısından çok stratejik bir ülkedir. Türk milleti de sahip olduğu binlerce yıllık cihangirlik iddiasıyla her daim iddialı bir millettir. Bu nedenle dünyaya hükmetmek isteyenlerin bir gözü ve güçleri yetiyorsa,bir eli hep bu topraklardadır.

Osmanlı'nın zirve dönemlerinde defalarca, haçlı ittifakı kurmasına rağmen başarılı olamayan, Niğbolu gibi, Kosava gibi nice savaşları kaybeden, bilim ve teknolojide asırlarca "hiç" olan Batı, 29 Mayıs 1453'te gözbebeği İstanbul'u ve ordaki Ayasofya'yı kaybedince iyice silikeşmişti Osmanlı karşısında.

Coğrafi Keşifler, Reform ve Sanayi İnkılabı gibi adımları atarak güçlenmeye başladı ve pek çok yerde etkinlik sağladı.

Kapitalizmi esas alan, sömürge çarkıyla dünyayı esir almak isteyen batılıların, 1820'lerden sonraki en büyük hedefi ise Osmanlı'yı parçalamak olmuştu.

Zira Osmanlı hem önemli kaynaklara sahip geniş toprakların sahibi, hem İslam Dünyası'nın halifesi-lideri idi. Ve batının kurmak istediği düzenin (sömürge düzeni) önündeki en büyük engeldi Osmanlı.

Örneğin; Osmanlı var oldukça Irak veya Arabistan yarımadasındaki yeraltı ve yer üstü kaynakları vede "siyah altın" olan petrol sömürülemezdi. Zira o topraklar Osmanlı'nın idi.

Örneğin; Osmanlı var oldukça Filistin topraklarında İsrail devleti kurulamazdı.

Örneğin; Osmanlı var oldukça müslümanların ümmet bilinci yani birlikteliği pek fazla bozulamazdı ve sömürge ağları İslam coğrafyasına yeterince örülemezdi.

Büyük batı oyununu gören, o oyunu bozmak için büyük hamleler yapan birisi vardı Osmanlı'nın başında: 2.Abdülhamid. "Hasta Adam" dedikleri Osmanlı'yı ayakta tutuyor, İslam birliğini güçlendirmeye çalışıyor, emperyalistlere ve siyonistlere karşı dik duruyordu.

Bir yandanda Osmanlı' yı yeniden güçlendirecek eğitim, teknoloji, ulaşım, askeriye başta olmak üzere hemen her alanda projeler gerçekleştiriyordu.

Batı için tüm planlarını gerçekleştirmenin yolu, Abdülhamid'i tahttan indirmekten geçiyordu.

Ve başardılar. Ülkede hainleri cezalandırmak için yaltığı çalışmaları "istibdat" olarak sunup, özgürlük kavramının arkasına saklanıp, onlarca iftira ve yalan haberi, önce Avrupa basınında sonrada içerdeki işbirlikçi gazetelerde yayınlayıp, en sonunda 31 Mart kumpasıyla darbe yapıp Abdülhamid'i indirdiler.

"Bizim derdimiz Osmanlı ile değil Abdülhamid'le" diyerek milletin bir kısmını kandıranlar, Abdülhamid'den sonra Trablusgarp ve Balkanlar'dan başlayarak Osmanlı'yı paramparça ettiler ve sömürge ağlarını ördüler.

Aslında dertleri Abdülhamid değil, Osmanlı'yı parçalamak idi.

Aslında dertleri Abdülhamid değil, O'nun temsil ettiği milli ve dini değerlerdi.

Aslında dertleri Abdülhamid değil, O'nun dedelerinden miras olarak aldığı büyük güç olma ülküsüydü.

(YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)