Merhaba değerli okurlar. Bu hafta çok sık sorulan bir soruya burada açıklık getirmek istiyorum:-Ben kan veriyorum zaten, hacamat yaptırmaya gerek var mı? - Ben hacamat oldum, kan verebilir miyim?

Bunlara benzer sorular hemen herkes tarafından dile getiriliyor. Hacamat konusunda yeterli kaynak bulunmaması ve çoğu yerde yetkisiz kişilerce yapılan farklı farklı uygulamalar ve bilgi kirliliği nedeniyle sormakta haklısınız. Bizim görevimiz de doğruyu aktarmak.

Hacamat binlerce yıldır uygulanan bir tedavi yöntemidir ve rastgele uygulanmaz. Yine binlerce yıllık tedavi yöntemi olan akupunktur gibi vücutta belirli noktaları ve yerleri vardır. 2014 yılından itibaren Sağlık bakanlığınca son derece doğru bir kararla Tamamlayıcı Tıp hizmetleri kapsamına alınmıştır. Bundan sonra hekimler tarafından uygulanmaya başlanan hacamat ile ilgili resmi kurumlarda da çalışmalar ve kontrollü deneyler başlatılmıştır.

Yapılan bu çalışmalarda damardan alınan kan ile hacamat kanı arasında biyokimyasal faktörlere göre eşzamanlı karşılaştırmalar yapılmış ve birçok fark bulunmuştur. Şöyle ki; hacamat kanında kolesterol değeri, damardan alınan kandan ortalama 5 kat fazla çıkmaktadır. Dolayısıyla kan kolesterol değerini düşürme noktasında, hacamat oldukça faydalıdır. Hacamat sonrası damardan tekrar kan alıp ölçüldüğünde önceki değerlerin düştüğü de tespit edilmiştir.

Yine hacamat kanındaki toksin ile toplardamar kanındaki toksinler karşılaştırılmış ve Hacamat kanındaki toksin miktarının toplardamar kanından 23 kat fazla çıktığı görülmüş. Günlük hayatımızda karşılaştığımız; şehirlerde, hava kirliliği ve sanayi atıkları yanında, paketli gıdalarda bulunan koruyucu kimyasallar, katkı maddeleri ve boyar maddeler,kimyasal toksinlerlezehirleyerek insan sağlığını tehdit etmektedir. Bunlarla savaşta hacamat önemli bir silahtır.

Kan vermek yeni kan hücrelerinin oluşumunu hızlandırmak ve kanda bulunan kırmızı ve beyaz hücreleri gençleştirmek için faydalıdır. Kadınlarda 3 yılda bir tamamen yenilenen kan, erkeklerde 4 yılda bir yenilenmektedir.

Damardan kan verildiğinde kan da bulunan toksin oranı değişmezken, hacamat yapıldığında bu oran düşmektedir. Kılcal kan damarlarının sonlandığı noktalarda biriken ve lenf sistemine geçemeyecek kadar büyük toksinler, yağ hücreleri, bakteri ve doku artıkları hacamat ile vücuttan atılabilmekte ve lenf sistemini rahatlatmaktadır. Çünkü atılamayan bu maddeler vücudun savunma sistemini sürekli meşgul etmekte ve zayıflamasına sebep olmaktadır. Bağışıklık sisteminin zayıflaması ise allerjiler ve sık tekrarlayan solunum yolu rahatsızlıkları başta olmak üzere, oto-immun hastalıklara sebep olmaktadır. Romatizma, dejeneratifartrit, multipl skleroz, ankilozanspondilit gibi tedavisi çok zor olan hastalıklar da oto-immun hastalıklardır.

Hacamat uygulaması ülke genelinde Sağlık Bakanlığına bağlı resmikurumlarda henüz yaygınlaşmadığı için ve maalesef hijyenik şartlar sağlanmayan ortamlarda yetkisiz kişilerce uygulanmaya devam ediliyor. Üstelik yetkisiz uygulamalar tespit edildiğinde 2 yıl hapis cezası verilmesine rağmen. Sarılık başta olmak üzere kan yoluyla geçen pek çok hastalık olduğu için, hacamat yaptırdığını beyan eden kişiden kan merkezlerince kan alınmamaktadır.

DOKTORUNUZA DANIŞABİLİRSİNİZ:Soru ve görüşleriniz için 532 497 61 42 nolu hattımdan araya bilirsiniz. Sağlıklı günler dilerim..