Yeni bir seçim atmosferinde geçen günler tüm heyecanıyla ilerliyor, diye bir cümle yazacaktım. Lakin yaşını başını almış, ağır adımlarla kürsüye çıkıp, sönük bir hitabette bulunan Ekmeleddin Hocayı düşününce vazgeçtim. Sonra kendime kızdım. Neden mi?

Alemin delikanlısı, milletin adamı olarak yaz sıcağında, oruçlu ağzıyla, dakikalarca yol gösteren bir adamı düşünmedin diye. O sesi duyunca niçin heyecanlandığımı, düşüncelerimin iklimler ötesine aktığını hissedebiliyorum. Bu millete, ikram edilmiş bir nimet olduğu düşüncesi, sarıyor zihnimin her yanını.

Bazen muhalefet etmelerini düşünürüm. Neden muhalefet ediliyor ki ne güzel bir insan işte. Yüreği ile, hedefleri ile, milleti taşıdığı nokta itibariyle, benim fark ettiğimi onlar da fark edemiyorlar mı? “Yusuf (AS)’a, şeytan gözü ile bakan onu güzel görebilir mi?” satırlarını okumuştum Bostan ve Gülistan isimli kitapta. Ne kadar da doğru bir sözmüş.

Hataları, kusurları, eksikleri olan bir adamı, bu kadar millet bu kadar çok seviyor ya belki de hikmetin kendisi budur. Bu adam çok seviliyor, bu adam çok dua alıyor güzel insanlardan. Bu adam tarihimizle bizi bağladı. Yaptıklarıyla Selçukluların, Osmanlının geleceği olduğunu vurguluyordu. İcraatlarıyla bir ayağını maziye, diğer ayağını mazinin gölgesinin işaret ettiği geleceğe basıyordu.

Zaman zaman televizyonlardaki konuşmalarını dinliyorum internetten. O ağlayınca ben de duygusuz kalamıyor eşlik ediyorum. Kocaman hisseden bir yürek nefes alıyor İslam topraklarında. Konuşmalarında dört parmağını dik tutarken başparmağını onların ayaklarının önüne seriyor yani özgürlük meydanlarının sembolünü –rabia işretini- asla unutturmuyor.
Suriyeli muhacir kardeşlerimize yardım edelim, diyor. Siz Ensarsınız, siz yardımcılarsınız diyor ve çağın muhacirlerine sahip çıkalım ki Allah’ın hoşnutluğunu kazanalım, diyor.

Bölgesinde güçlenen bir Türkiye, dünya güçlerini rahatsız edecektir. “Türkiye’nin başına gelenler hükümetin takip ettiği yanlış dış politikaların bir sonucu” diye yorum yapan dar görüşlü kalem erbabı veya düşünürler bilmeliler ki bu kaçınılmaz bir yoldur.

Bu yolun bir diğeri yoktur. Lider olmak istersen liderle boy ölçüşmelisin. Barış yolunu tercih etsen bile senin güçünü kırmak için uzak yakın bir çok tuzak, içten ve dıştan bir çok düşman var edilecektir. Onurlu, şerefli ve lider olmak istiyorsanız kendi kurallarınız uygulamalısınız. “Değişen dünya ve çıkarlarımız” gibi kavramlar bile bu kadim ilkelerden izin alınmadıkça uygulanmaya değer görülemez.

Hitabetin en güzelini, kelimenin en hakikatlisini, kendisini güneşin altında saatlerce bekleyen insanların gönüllerine armağan ediyordu. Kıymetli eşi onu asla yalnız bırakmıyordu. Sağlam bir aile reisi olan başbakan sağlam bir cumhurbaşkanı olursa ben cumhurbaşkanı olmuş olacağım.

Benim dilime gelenleri dillendiren, gönlümden geçenleri kürsülerden en güzel cümlelerle her yere duyuran bu güzel insan, kardeşlikten ve özgürlükten bahsediyor. Kendisini kötü gününde iyi gününde terk etmeyen sanatçıları da unutmayan ve onların haklarını savunan bir adam bu. O cumhurbaşkanı olursa ben de olacağım.

Seversiniz veya sevmezsiniz ancak adaletli iseniz, yiğidi öldürmeden de hakkını teslim edebilirsiniz. Geç gelen adalet, adalet değildir biliyorsunuz. Seviyorsanız sadece “oy verdim, benim işim bitti” diyemezsiniz. Ardından yürümeli, işaret parmağının gösterdiği yöne yani Kızıl Elmaya” doğru uçup gitmelisiniz.