Demli çaylarımızı içtik.Çocukluğumuzun güzel anılarından söz ettik.Babalarımızdan bahsettik.

Kerim Yavuz; çayırların sarı fırtınası.Şimdi Tekel evleri diye bilinen yerde kocaman çayırımız vardı.Çayıra otlamaya salınan hayvanların uzağında ürkütmeden ,plastik topla ,cızlavat ayakkabılarla,yalın ayak bazan oynadığımız futbol maçları. kerim futbolu en çok sevenlerden di.Akşam karanlığı çökene kadar o çayırlarda,gübrelerin arasında delice koşuşturmalar.Üç korner bir penaltıydı.Kale direğimiz yoktu.taşlar vardı.ve o taşların üzerinden giden topların ,gol oldu olmadı tartışmaları.Erken biterse maçlarımız yakın olan çeltikçi deresine yüzmeye,yada çayırda ,hayvanların su içmesi için yapılan yalakta terimizi yıkamaya giderdik.Kavaklartı mezarlığında cenaze olduğunda çocukluğumuzun saflığı ve temizliğiyle maçı bırakıp cenazeye katılır bildiğimiz dualar edilirdi.Defin işleminden sonra koşarak mezarlık kapısanda sıra olurduk.cenaze yakınları,şeker yada 25-50 kuruş bozuk para verirlerdi sıradaki biz çocuklara.Bakkal Salih Aga dan sütlü şekerler ,leblebi tozu gofret alınırıdı .

Kerim ,sevgili dostum, arkadaşım.Her ne kadar büyüsek te şimdi,anılarımızda ki çocukluğu yeniden yaşadık.teşekkürler ,çaylar ve güzel sohbet için...sevgilerimle.

MAHKUMLARLA ANLAŞMA

1939 yılında, 27 Aralık gecesi saat 02:00 de Erzincan'ı harabeye çeviren ve hafızalardan silinmeyecek kadar büyük bir deprem olmuştu.Binlerce yaralı ve -30C derece soğukta yardım ekipleri ve vatandaşların desteğe ihtiyacı vardı. Dönemin savcısı Yusuf İzzet Akçal tarihi bir karara imza attı.

Mahkumlarla depremzedelere yardım etmeleri için anlaşarak, 1 günlüğüne serbest bırakılmalarına dair kararı imzaladı. "Bu halkın size, sizin yardımınıza ihtiyacı var."

"Enkaz kaldırma çalışmalarına hep birlikte yardım etmemiz gerekiyor."

"Sizi, yetkimi kullanarak salıvereceğim" der.

Onlardan söz almak ister:"Akşama kadar işinizi tamamlayıp koğuşlarınıza döneceksiniz."

"Söz mü?""Namus sözü mü?"

Mahkumlar hep bir ağızdan "namus sözü!" derler.

Büyük risk almıştır. Ancak günün sonunda tüm mahkumlar enkazı temizleyip geri dönmüş, bir tanesi bile firar etmemiştir..!

Onları geri getiren şey savcıya verdikleri söz ve depremzedelere duydukları özgürlük kadar kutsal görevin sorumluluğudur. 1940'da çıkartılan özel bir af ile depremzedelere yardım edem bu mahkumlar salıverilir.

Not: İşte bir zamanlar çeşitli suçlardan yatan mahkumlar bile onurlu ve vatanseverlerdi, şimdiki bazı densizler gibi depremzeder için gelen yardımları alıp satmaya çalışmıyorlar veya arama kurtarma çalışanlarının ihtiyaçları için kurulan çadırdan hırsızlık yapmaya çalışmıyorlardı...