Yıl:1918...

Bediüzzaman Said Nursi Hutbe-i Şamiye adlı eserinde şöyle diyor:

"Gördük ki: Gizli münafık zındıkların garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe alet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini siyaset-i İslamiyeye alet etmeye çalışmışlardı.

İslamiyet güneşi yerdeki ışıklara alet ve tabi olamaz. Ve alet yapmak, İslamiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir.

Siyaset tarafgirliğinden gördüm ki: Bir salih alim, kendi fikr-i siyasisine muvafık bir münafıkı hararetle sena etti ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkit ve tefsik etti.

"Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa lanet edeceksin. Bunun için, diyorum ki; "Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım"

Sadeleştirerek bazı cümleleri tekrar edelim.

Özellikle şu ifadelere dikkat çekmek istiyorum: "Bir Alim, sırf kendi siyasi fikrine uygun düşüyor diye bir münafıktan övgüyle bahseder, ancak farklı görüşte olduğu için Salih bir alimi de tenkit edip,kötüler. Böyle siyaset olmaz. Böyle siyasetten Allah'a sığınırım."

Yıl: 2014

Siyaset arenası yüzyıl öncesinden farklı gözükmüyor.

Akla karanın birbirine karıştığı günlerdeyiz.

Siyasi kavga, Yalan, iftira, karanlık çıkar ilişkileri, gizli ve sinsi pazarlıklar, istismar almış başını gidiyor.

En acısı da Dinimiz, Peygamber Efendimiz ve dualarımız bu kavgada istismar ediliyor.

ERBAKAN HOCA'NIN CEVABI

İnsanımıza, Hak'tan ve Halktan yana siyasetin en güzel örneklerini sunan Rahmetli Erbakan Hoca'ya, neden partisine diğer cemaatleri organik olarak dahil etmediği sorulmuş. Erbakan Hoca demiş ki:

"Müslümanlar, yüzyıldır bir çöküş yaşıyorlar. Batılılar, Osmanlı'yı bitirerek İslam'ın yürüyüşünü durdurdular. Eğer biz, tıpkı Mısır'da olduğu gibi, tek bir hareket olarak, tek bir çatı altında toplanmaya kalkışırsak, yarın büyük bir darbe vurduklarında İslam binası çöker, bir daha toparlanamayız. Ama şimdi, bize bir darbe vurulduğunda, diğer kardeşlerimiz bayrağı devralır, İslam'ın bayrağı yere düşmemiş olur."

Bu ölçü dahilinde Erbakan Hoca'nın tek cemaat ya da camiayı değil, bütün cemaat ve camiları kucaklamaya çalıştığını, hepsine Milli Görüş çatısı altında yer vermeye çalıştığını biliyoruz.

Osmanlı sonrası kültürümüz henüz özlenen seviyeye gelebilmiş değil. Büyük bir uyanış ve ilerleme var. Batı ve Siyonist güçler bu uyanışın farkında. Tüm planlar bu uyanışı durdurmaya yönelik.

Ak Parti ve Gülen Hareketinin kavgasını bu ölçülerle değerlendirmek yerinde olacaktır. Bu kavgada haklıdan yana olmanın derdini taşıyanlara, Bediuzzaman Said Nursi ile Erbakan Hoca'nın tespitleri ışık tutuyor.

Ülkemizde yaşanan Hakan Fidan ve dershane gerilimini, Erdoğansız bir Ak Parti projesini, cemaati uluslar arası dengeleri gözeterek kullanma planlarını, yolsuzluk iddiasıyla yapılan operasyonları, İHH ve yardım tırı baskınları gibi bir çok gelişmeyi sadece ulusal ve yerel siyasetle değerlendirmek kavgayı daha da içinden çıkılmaz bir hale getirecektir.

Maalesef kavga bu yönde devam ediyor.

NEDEN?

Mevcut tabloya bakalım:

4 yıl önce 12 Eylül'de yapılan Referandumda, Ak Parti'ye açıkca destek veren Gülen Cemaati mensupları, şimdi de Ak Parti'ye oy vermeyin savaşı veriyor.

Neden?

2010 yılında, Fethullah Gülen Hoca, siyasi hesapların bir kenara bırakılmasını istemiş ve "İmkan olsa mezardakileri bile kaldırarak 'evet' oyu kullandırmak lazım." Demişti.

Erbakan Hoca'nın siyasi mücadelesine "her partiye aynı mesafede olma" anlayışıyla yaklaşan, hatta diğer partilere yaklaşırken Milli Görüş partilerine uzak duran Gülen Cemaati açıktan Ak Parti'ye destek ilan etmişti.

Neden?

Erbakan Hoca'nın siyasi tedrisatından geçip, bütün camiaları kucaklama hedefi ile yola çıkan Ak Parti, kurulduğu günden beri Gülen Cemaati ile daha yakın ilişkile içinde olmakla eleştiriliyordu. Geldiğimiz noktada Ak Parti, Gülen Cemaati'ni paralel yapı olarak deşifre etme gayretinde.

Neden?

4 yılda acaba ne değişti?

CEMAAT AK PARTİ'YE OY VERMEYECEK

Bu yazımda iki taraf açısından da nedenleri irdeleyecek değilim. Ancak Mart'ta yapılacak yerel seçimler açısından mevcut tabloyu değerlendirmek istiyorum.

Ak Parti, Gülen Hareketinin oyunu kaybetmeyi göze almış gözüküyor.

Ak Parti'de, Cemaatin oyu kayıp olarak değerlendirilmiyor. Tepki oylarının, cemaatin oyundan kat kat daha fazla olacağı hesaplanıyor.

Cemaat ise 2010 yılında olduğu gibi sahaya iniyor. "Bu sefer; Ak Parti'ye oy vermeyin" diye çalışma yapılacak.

Özel toplantı ve sohbetlerde alınan karar, Mart ayının başından itibaren kapı kapı dolaşılarak halka anlatılacak. Okuldaki ve dershanedeki veliler ilk hedef.

Gülen Cemaati, İnegöl'de MHP'ye, Bursa'da CHP'ye destek verecek.

İnegöl'de cemaat mensupları görüşeceği isimleri tek tek belirlemiş durumda.

Türkiye genelinde de, Ak Parti'nin en güçlü rakibi kimse o parti tercih edilecek.

Tam da yıllar önce Bediuzzaman'ın kaygı duyup "siyasetin şerrinden Allah'a sığındığı" husus: Adayın ehil olup olmamasına bakılmayacak. Yeter ki Ak Parti rakipleri karşısında kaybetsin.

Gülen cemaati mensupları, hedeflerine o derece odaklanmışlar ve muhtemel gelişmelere öylesine umut bağlamışlar ki; Yerel seçimler sonrasında, onlarca milletvekilinin Ak Parti'den istifa edeceğine, Ak Parti'nin biteceğine, Erdoğan'ın hükümetten düşeceğine ve kurulacak koalisyon hükümetinde yeni bakanların kendileri tarafından tespit edileceğine yürekten inanıyorlar.

"Siz ne yapıyorsunuz? Falan partiye oy verilir mi?" gibi tepki gösterenlere de; "Hedef Ak Parti'nin gitmesi değil, Ak Parti'nin ders alması. Daha güzel günler ve huzur için Ak Parti'nin kulağını çekmeliyiz." Deniliyor, denilecek.

Ve tüm söylemler özellikle; yolsuzluk iddiaları üzerine bina edilecek. Üstelik mahkeme süreci devam etmesine rağmen...

MHP ve CHP başta olmak üzere, muhalif partilere gelince, daha dün karşı oldukları Gülen Hareketi ile aynı safta gözükmemeye çalışsalar da, Cemaatin Ak Parti karşıtı çalışmalarından memnun gözüküyorlar.

Velhasıl partilerin seçim çalışmaları yanında, Cemaat de karşı siyaset yapmak için sahaya iniyor.

.