Amerika'da Beatles kuşağı vardır. 1929 Buhranı sonrasında ortaya çıkar. Konformist bir yaşamı reddetmekle son bulur. Halbuki işsizliğe karşı başlayan isyanın iş üretmek için verilmesi gereken mücadele olması gerekmez miydi? Bu insanların bir süre sonra konformist yaşamdan vazgeçip sokak hayatı yaşamanın çok daha keyifli bir şey olduğunu söylediklerini görüyoruz. Bunu söylerken bunun çekici bir ibare olduğunu, buradaki aile kavramının onları destekler mahiyette olduğunu belirtmek gerekiyor. Sonuçta Amerika'da aileler çocuklarının sokakta yatıp kalkmasını çok umursamazlar. Çünkü oradaki ailelerin ölçü birimleri de insanların kazançlarıyla ilişkilidir.

Punk Hareketi hiç şüphesiz marjinal gruplar arasında oldukça etkilidir. Anarşizm ve otorite karşıtı olan bu grupta beklenen şey yeni olarak ne istedikleri sorusudur. Ama garip bir şekilde geleceğin olmadığını, bugünün nasıl yaşanması gerekiyorsa öyle yaşanıp içindeki zevk ve tatminin elde edilmesi gerekliliğini söylerler.

İsyan, daima tatmini isteyen bir canavardır. Bu canavarı ise doyurmak mümkün değil. Bu yüzden sebepleri sürekli değişebilir. Yani "Bunu neden yedin?" sorusuna cevap "Açtım, o yüzden yedim." değildir. "Canım istedi, yedim."dir. "Peki tok değil miydin? Biraz önce yemek yememiş miydin?" sorusuna verilen cevap, "Lezzeti için." olabilir. Bu hayat, psikolojik açıdan bakılırsa anarşizmin kökenidir.

New Age, sessiz ve derinden gelip bütün dünyayı etkilemiş bir akım. Bu akımın temsilcileri bugün herkesin aklında sakin insan tipi olarak kalmış olsa da hakikatte büyük bir marjinal akım olarak isyankarların hayatına bir başka pencere açmıştır. New Age yarı din, biraz spiritüalizm, biraz ezoterizm ve biraz pandeizmle neredeyse yepyeni bir inanç şekli olarak karşımıza çıkar. İnancı reddetmez. O, inancı biçimlendirmek isteyenin isyanıdır. Kendi dinini kendi eliyle oluşturma talebidir.

Bu yola çıkmış olan insanların da kendilerini bazen bir dine mensup olarak ifade etmeleri sizi şaşırtmasın. Çünkü yerelde bir tepkiyi değil bir desteği istiyorlarsa, New Age gibi bir modernizme kendi kimliklerinde yer verebilmek için buna katlanmak zorunda hissedebilirler. Çünkü isyan, topluluğu bulamadığında süreci atlatmak için gereken bir katlanma zaruretini beraberinde getirir. Bu katlanma süreci çoğu zaman toplumda ve toplumla beraber olabilme isteğiyle bütünleşmiştir. Sonuçta şeytan da Cennet'ten kovulacağını hiç düşünmemişti. Cezalandırılmayı bekliyordu belki ama kovulması ona her şeyden ağır geldi.

Bugün isyankar hayat yaşayan çocuklar kovulmak umurumuzda değil, yeri ve zamanı geldiğinde bambaşka bir hayatı kendimiz yaşarız deseler de büyük korkularından biri budur.

Küreselcilikten bahsettiğimizde konu sadece ekonomik ya da politik değildir. Bunu, siyasal düzlemde çok tartışılmış ve konuşulmuş, devletler nezdinde bir konu olarak düşünebilirsiniz. "Kaldırın sınırları, açın pazarları" sözünün, ilerleyen süreçte bütün toplumu etkileyen bir isyanın tetikçisi olduğunu herkes unutmuş durumda. Unutulan şeyleri yeniden değerlendirebilmek için değerlendirmenin içerisindeki bu temel mekanizmaya birkaç defa daha bakmak lazım.

Modernizm, yerellik ilkesi ve kendi kimliğini oluşturma kabiliyetidir. Bütün bunlar bir araya geldiğinde isyankar bir adamın hayatı hiç de çekilesi durmuyor. Çektiklerini söyledikleri hayatın zevki ise yine bu üç maddeyle örtüşüyor. Sonuç kısır bir döngüye dönüşürken birisinin onların ellerindeki bu imkanların ne bedbaht bir son getirdiğini anlatması gerekiyor.

Modernizm yapısını modern bir insan tipinin değil vahşi bir insan tipinin oluşturduğunu görmek çok mu zor? Son elli yıllık tarihin modern ülkelerinin yaptıklarına baktığımızda anlamak kolay olacaktır.

Eğer yerellik ve yerelde bir değer sahibi olmaktan bahsediyorsanız; bu değer o insanlara hizmetle elde edilir, o insanların önünde olma çabasıyla değil.

Önemli olan kimliklere yeni bir madde daha eklemek değil, kimlik sahibi olabilmektir.

Sahibi olabileceğiniz şeyse onun içinde olduğunuz şeydir. İçinde olabilmek düşünceyi gerektirir. Bugünün insanı düşünmeyi değil isyan etmeyi seçiyorsa, bunun sebebi düşünmenin ehemmiyetinin itaatten gelmiş olmasındandır.

İtaat etmeyi reddediyorsanız isyan etmeniz doğaldır. O zaman isyan, düşüncenin tükendiği yerde başlar. Düşüncenin tükendiği yerde de itaat bitmiştir çünkü itaat yüksek bilinç halidir.

TEVHİT OCAĞINDAN