Bir isyankarın yaşamı değerlendirilirken; genel olarak bugüne kadar çekilmez bir hayat yaşadığı, umutsuz bir serüvenin içerisinde, bedbaht bir sona doğru yol aldığı söylemleri gündeme gelmiştir. Bunu söyleyenlerin haklılık payı yok denemez.

Kimileri isyankarların umutvar oldukları için bu yola çıktıklarını söylerler. Sonuç itibariyle umutları onları isyan ettikleri her ne varsa, o varlık ortadan kalkıncaya kadar belli bir yerden alıp bir yere götürecektir. Ama başından beri dedik ya varlığın kendisini ortadan kaldırınca insanın kendisinin anlamlandırabileceği hiçbir şey kalmıyor ortada.

İsyan, anlamların niteliklerini kaybettiği niceliklerin ön plana çıkarılma gayretinin sarf edildiği bir alandır. Sarf malzemesi ise insandır.

Peki insan, bu hayatın içerisinde temelde neyle motive oluyor?

Şimdi en temele, insanların söylediğimizde anlamakta zorlanacakları bir alana gidiyoruz. Bütün parçalar bir araya geldiğinde isyankar bir adamın bahsettiğimiz üç ana sebebin yanına ekleyeceği şeyler bunların çok dışında olmayacak.

Sebeplerin başında modernizm geliyor. Çünkü insanlık tarihinde modernizmin etkisi olana kadar isyanlar gerçek isyan değildi. Biraz önce ifade ettiğimiz gibi hak aramaydı, baş kaldırmaydı, doğrusunu istemek veya kendi menfaatini gütmekti. Ama hakikati ortaya koymak için yola çıkanların tam aksinde hakikati ortadan kaldırmak için harekete geçenlere en büyük fırsatı modernizm vermiştir.

Modernizmin temeli nihilizme dayanıyor. Tüm dini ve ahlaki ilkelerin reddedilmesiyle bir ilerlemenin gerçekleşeceğine olan inanç, modernizm olarak adlandırılıyor. Modernizm, bütün etkileri etki oluşturabilecek çabalardan çıkartarak etkisiz bir elemanın yetkili bir hale gelme sürecini anlatır. Oldukça karışık gelmiş olabilir ama durum tam da böyle. Hem etkileri ortadan kaldıracaksınız hem de insanı etkisiz ama yetkili bir noktaya taşıyacaksınız. Sanal alemde kendinizi kral zannetmek gibi bir şey bu...

İsyan eden insanların nihayetteki hayal dünyalarını bir fotoğrafa dönüştürüyor olsaydık her birisinin isyan sonrası fotoğraflarında anlamsız ve belirsiz süreçlerin varlığını görecektik. Bunu sürrealist bir yaklaşım olarak da adlandırabilirsiniz ama isyanın fotoğrafını çiz dediğimizde çizilen bütün fotoğraflar yan yana konulduğunda her birisinde modernizmin etkisini göreceğiz.

Bize dayatılan şeyden vazgeçmek istiyoruz. Bize bir şey dayatmayın diyenlerin dayanılmaz bir sancıyla yola çıktıklarını, bu sancının da sanal bir ortam oluşturduğunu görmekteyiz. Sanal ortamın varlığı bugün bilgisayarlar çıktığı için kolayca anlaşılıyor olabilir ama son elli yılda yaşanan isyan hareketlerinin temelindeki unsurlar modernizmin, bugünkü bakış açımızdan çok da farklı bir etkiye sahip olmadığını gösteriyor.

Modernizm hep bir etken madde olarak karşımızda. Yenilenme isteği ve yeniye ulaşma talebi ama eskiyi tamamen reddederek. Halbuki yeni, istediğiniz hale ulaşabilmek için bir önceye muhtaç. Eski olmadan yeniden bahsetmek sıfat ya da sıfat tamlamasının ne olduğunu bilmemekle alakalı olabilir. Bütün isyankarların sağlam bir edebiyat düşüncesine sahip olduğu da düşünülürse, modernizmin bu noktadaki etkisi insanı çoğu zaman düşüncesiz bir boyuta taşıyan haliyle karşımıza çıkıyor. Edebiyatın girift yapısı içinde süzüm süzüm süzülmek öze ulaşma anlamına da gelmiyor yani.