Yeni bir tartışma daha patlamıştı Milli Eğitimin yeni müfredat taslağı üzerinden. Çünkü bu taslakta ders metinleri arasında bir kelime geçmekteydi. Cihad... Cihad kavramının ne olduğunu öğrencilik yıllarından bilen adam uzun zamandır bu kavramı ne konuşur ne de aklına getirirdi. Çünkü örselenmiş bir kelime olarak hayatın çok uzaklarına terk edilmişti.

"İslami terör" kavramını insanlar arasına yaymaya çalışan zalimlerin bu kavramın yıpratacak bir çok argüman geliştirdiğini söylemek mümkün. Öteden beri "sarığı başından kaymış, elinde kanlı pala tarzı kılıçla düşmanını kovalayan Müslüman" karikatürleri çizildiğini okumuştu.

İnsanların hayatına hayat katacak İslam'ın kelime ve kavramlarını bu şekilde törpülendiğini anlamıştı. Bir dönemler Müslümanları bastırmak için, Hizbullah kavramını da yerin dibine sokmuşlardı. Domuz bağı ile insanları bağlayıp öldüren caniler(!) ekranlara yansıtılınca artık, Allah'ın taraftarı, Allah'ın ordusu veya Allah'ın partisi gibi anlamına gelebilecek bu kavram gaddar, cani gibi kavramların safında yerini almıştı. Halbuki ayetlerde "Kurtuluşa erenler, felaha ulaşanlar hizbullah'tır" diyordu. "Böyle caniler mi kurtuluşa erecek?" algısı oluşturmak istemişlerdi.

Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren DAEŞ, İŞİD vb. örgütlerin yaptıkları katliam ve kültürel yıkımı cihad kavramı ile tanımladıktan sona kim cihad kavramını hoş görebilir ki? Müslüman olmayanlar ile asi(!) olan Müslümanları bu kavram ile katleden bu eli kanlı gurupları görenler ne diyeceklerdi?

"Ayrıştırmaya, ötekileştirmeye ve düşmanlaştırmaya neden olabilecek bir dilin varlığını da ortaya çıkarabilir. Cihadın, namaz ve oruçlu eşdeğer tutulması ve ancak cihatla birlikte bunların bir bütünlük oluşturduğundan korkan cahiller ile cihad kavramını sadece "savaş" a indirgeyen gafiller de dinledikçe işin doğrusunu anlatmak için hakikaten bir cehd gerektiğini de anladı yazan adam.

Cihad kavramı üzerine okuduklarını hatırlamaya çalışırken Teke Tek programında anlatılanları dinledi. "Cihat aslında nedir? Cihat hangi şartlarda olur? İslam ve radikalleşme bize ne anlatıyor? Fatih Altaylı'nın konuğu Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Şaban Ali Düzgün ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedri Gencer "Cihat Tartışmasını" konuşmacını dinledi bir ara.

Yazan adam, düşüncelere daldı. Cihad kavramı gerçek manası ile anlaşılmış olsa insanlık için ne büyük bir hizmet olur. Çünkü gafil, cahil, nankör, kafir ve hatta Müslüman insanları Allah yoluna davet etmede cehd etmek yani büyük bir gayret göstermek, ne büyük iyilik. Yapabildiğini değil göze alabildiğine girişmekti cihad. Bu hal Müslümanları tembellikten ve ataletten kurtarabilecek anlamına da gelir. İstikamet belli, niyet açık: Allah için, Allah yolunda, Allah rızası için cihad etmek. O vakit kuralları koyan, biçimlendiren insan değil Allah'tır.

Kendi keyfine göre değil, kendi nefsine göre değil ya da onlar -kafirler- böyle yaptı biz de yapalım anlayışına göre değil; Allah ne diyorsa o. Haddi aşmak yok, zulme tevessül etmek, fırsatçılık yapmak, vurun abalıya mantığı asla yok.

Bir inceliği de vurgulayalım. İslam düşmanları da bu kavramdan çok korkarlar. Eğer bu günkü Müslümanlar, Osman Gazinin de buyurduğu gibi "bizim yolumuz rah-ı cihattır" yani cihad yolunu rehber ederlerse vay onların/kafirleri başına. Eğer bu günkü Müslümanlar, Fatih Sultan Mehmet gibi İla-yı Kelimetullahı yüceltmek amacıyla yürürlerse ne mutlu gafletten sıyrılmak isteyenlere.

"Size ne oluyor da, Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?" (Nisa Suresi 75. Ayet)

Cihad; insanlar ile İslam arasındaki engelleri kaldırmaktır diye okuduğunu hatırladı yazan adam. Yaradılmış her insanın İslam'ı en doğru biçimde duymaya, öğrenmeye hakkı vardır. Bundan sonra isterse kabul eder isterse etmez. Ancak neyi reddettiğini bilmesi lazımdır.

Eğer cihad ruhu olmaz ise şahadetin tadı nasıl çıkar ki? Şehitlerine bu kadar hürmet eden bir toplum cihaddan neden ürksün ki? Zaten ortada bir mücadele var ve bunu İslami kavramlarla adlandırmak kimi neden bu kadar ürkütür ki?

İlerlemek istiyorsak eğitim yolu ile cihat yapmalıyız, adam gibi adamlar istiyorsak nefsi ile cihad eden insanlar yetiştirmeliyiz. Küçük cihaddan dönüp büyük cihada (nefsini terbiye eden) gitmek gerekir diye düşündü.

Sonra Milli Eğitim de bu kavramı güzel biçimde anlatacak müfredatlarla DAEŞ veya IŞID kafalı olmaya aday beyinlere engel olunacaktır. Mekteplerde doğrusunu öğretmeksek, onlar başka yerlerde yanlışını öğrenir ve canlı bombalara dönülebilirler.

Okuduklarını, öğrendiklerini harmanladı ve koşuya yeni başlayan bir genç gibi hissetti kendini. Zira Hakkı ve hakikati yazarak anlatmak da kalem ile yapılan bir cihattır, gayrettir, bir cehddir, diye düşündü.