Yazar dostumuz Ali Erkan Kavaklı rüzgarı, havalandırıyor gönüllerimizi ve besliyor zihinlerimizi… “Bu günden sonra bu okulda ders yapılmayacak” dediğinde konferans salonunu dolduran öğrenciler coşuyorlar. Ses bombası patlamış gibi kulaklarımız çınlıyor. Mikrofondan yayılan cümleler “bundan böyle bu okulda ziyafet var” dediğinde çığlığın tonu artıyor.
“Beyin ziyafeti var, bilgi ziyafeti var bu okulda” dediğinde cevabını bulmuş soru gibi ortam rahatlıyor. Sınav yolcularına takviye maksatlı yapılan konuşmalar ne kadar da birbirine benzese insanın ihtiyacı oluyor bu tür konuşmalara. İnsan nasıl bir makinedir ki gazla çalışıyor. Ver gazı, bassın gitsin.
Sınavın yapısını bilmek kadar önemlidir insanın yapısını bilmek. Sınavlar vazgeçilmezlerimizdir. “Sınavları bir fırsat olarak gördüm hayatım boyunca… Bizim gibi gariban Anadolu’nun köylü insanı için, o üstün imkanlara kavuşmanın en güzel fırsatı sınavlardı. Bu sebeple sınavları hasretle beklerdik.
Ali Erkan Hocamızın yaptığı; bu büyülü kelimeleri kullanmak ve öğrencilerin zihin kodlarını değiştirmek. “Beyanda sihir vardır” buyuran Efendimiz (sav) ne kadar da haklı demiş. Hayatı kelimler biçimlendiriyor. Ruhumuza dokunan anlamlar belki de bize ölümsüzlüğün yolunu açıyor. Anlam, ete kemiğe bürünüyor kelime oluyor sonra sesle uçarak kulağımızdan süzülüyor içeriye. Uyuşmuş, gaflet kaplı gayret damarımıza dokunuyor ve başlıyor değişim.
“Önce isteyeceksin hem de yakıcı ve azim dolu bir istekle… Kendini nerede görmek istiyorsan orada hayal edeceksin. “Sınav” isimli destanın kahramanı sen olacaksın. Figüranlığı kabul etmediğin için kendini bir şey sanabilirsin. Zaten bir işi başaranlar da artık bir kahraman. İşin öznesi sen, faili sensin. Amaçların, hedeflerin, isteklerin seni “özne” yapacak. “Nesne olmak” sana has bir hal değil…” Benzer cümleler salonun duvarlarına çarparak hak ettiği yere ulaşıyordu.
Ali Erkan Hoca, 1800 civarındaki konferanslarıyla Anadolu’nun her yerine gitmiş. Yazdığı 50 kitapla binlerce gönüle hitap etmiş bir yazarımız. Günde dört seminer vermek, emekli bir edebiyat öğretmeni için ağır gelmez mi diye düşünüyorum da… Cevabını buluyorum enerjisinin nereden geldiğini. Konferansın ara cümlelerinde zikrediyor bunu. “Ben çalışırken eğlenirim, eğlenirken çalışırım” diyen Balzac’ın sözlerini rehber edinmiş kendisine. “Her yıl bir roman yazman gerekiyor.” Hedefini koymuş önüne.
Kitap okumaktan ne zaman uzak düşsem onun tatlı ve anlaşılır anlatımıyla kalemine doladığı romanlarını okurum ve tekrar okuma yolculuğuna dönerim. Öğretmen olarak Kader Kapımı Çaldı, Gülen Öğretmen ve devamında Bilge Öğretmen serisi çok yönlü ve faydalı birkaç eserdir.
Hatırlıyorum da Cemal Öğretmen “dinin” hayatın dışına itildiği, sağ ve sol olaylarının çokça vuku bulduğu dönemde bir lisede “haftaya size mucize göstereceğim” demiş sınıfın ortasında o haylazlık yapan talebelere. Okulda bir fırtına gibi esmiş sözler… Alay, küçümseme bini bin para… Lakin herkes o dersi bekliyor. Sıkıştırıyorlar “hadi, burada göster” diyorlar ama Cemal Hoca, istifini bozmuyor “zamanı gelsin hele” diyor. Meraklandınızsa sözü tamamlamayayım.
Sonra mafya serisi, PKK ve müfettişin nefes kesen maceraları. PKK mağaralarında geçen günler ve olaylar ile gerçeği aratmayacak tasvir gücü… Bir okuyucu, “yaralanan müfettiş Ankara’da hangi hastanede yatıyor” diye telefon açması etkinin boyutlarını veriyor bize.
Hele Almanya’da hidayete eren, futbol düşkünü delikanlının çok sevdiği ve kaçırdığı kız ile başına gelenler. Kızı kaçırmaya giderken arkadaşından bir ev kiralamasını ister, döner bakar ev yok. Futbol oynadığı kulübün bir odasında kalabileceklerdir ama sevgili “dini nikah olmadan asla” demez mi? Delikanlı hayatında her daim nefret ettiği din hocalarına tam da böyle gecede işi düşeceğini tahmin edememiş olmalı. O gece hoca aramakla geçirilmiş macera dolu hayatı…
Bir emekli edebiyat öğretmenin böyle verimli bir hayatı gözler önünde olur da insan gıpta etmez mi? Eser yaz, konferans seminer ver… Ne güzel bir hizmet, ne hoş bir cehd.
İlçemizdeki bu çalışmaların arka planındaki kahramanlara da teşekkür etmeden geçmek vicdan sızlatabilir. Aile Hayatını İyileştirme Derneği yetkililerine ve hasetsen Naci Köseoğlu kardeşime ve Milli Eğitim Müdürlüğümüz Fatih Bilican’a ve Şube Müdürümüz Ali Doğru’ya teşekkür ederken seminer ve konferanslarda ön sırada oturup yapılan çalışmalara sahiplendiğini gösteren idarecilere de çok teşekkür etmek istiyoruz.
Özgüven sahibi inançlı gençliğin yetişmesi için hangi taşın altına el konulması gerekiyorsa o taşı arayıp bulmak eğitim fedailerinin işidir biline…