Bu ümmet, insanlık için çıkarılmış bir ümmettir. Hayırlı olmasının mantığı da, insanlık için çıkarılmış olmasından gelmektedir. Bu ümmet hayırlı bir ümmettir. İnsanlığın 'insanlığı' bu ümmetin özündedir. Allah'ın yaratma kanunu böyle tecelli etmiştir. Bu ümmet, o yaratma kanununun gereği ne ise onunla yaşayacaktır. İnsanlık için çıkarılmış olmak, insandaki bütün sonuçları barındırmaktır. Hayır görünenler de şer görünenler de insan için olduktan sonra, insanlık için çıkarılmış bir ümmetin gündemi olacaktır elbette.

Tuzdan ya da şekerden arındırılmış bir gıda ancak olağan üstü durumlarda olabilir. Gıda, tuzu ile şekeri ile vardır. Kışından ya da yazından arındırılmış bir hayat da kutuplarda olabilir. Kutuplardan ortalara doğru yaklaşıldıkça hayat, kışı ile ve yazı ile vardır. Sadece erkeklerin yaşadığı ya da sadece kadınların yaşadığı bir insanlık da olamaz. Renkleri ne tek başına beyaz ne de tek başına siyah oluşturabilir; siyahla beyazın beraber bulunduğu bir katalogda renkten söz edilebilir.Bu ümmet, insanlık için çıkarılmış hayırlı bir ümmettir. Dertleriyle, açmaz gibi duran sorunlarıyla var olmuştur. Var olmaya devam etmesi de o tarzı ile devam edecektir. Dertsizlik diyarı cennettir. Dünya ise dertlerin ormanlaştığı yerdir. Cenneti cennet gibi, dünyayı da dünya gibi göremeyenler için dünya, katlanılamaz bir yere dönüşebilir. Hakikatler acı da olsa kabul edilmelidir.

Biz buyuz, ümmetimiz böyle bir ümmettir. Bize vaat edilen hayat tarzı da aynıyla böyledir. Kur'an, pek çok açıdan sınanacağımızı beyan eden ayetlerle doludur. Mülk Allah'ındır. Biz de O'nun kullarıyız. Bizim için belirlenmiş kaderi de Allah belirlemiştir. Biz, bizim için belirleneni sahiplenmenin ötesinde ne yapabiliriz ki? Dertlerimizi sayıp durmak, dertlerimize ağıt yakmak bizim işimiz değildir. Bir geceden öbür geceye geçer gibi, bir sıkıntıdan öbürüne geçebildiğimiz zaman imtihan takvimimizi işletebildiğimizi söyleyebileceğiz. Peygamberlerden sıradan kullarına kadar Allah Teala her kuluna bunu uygulamıştır. Bu ümmet de o programın özüdür. İnsanlığın ihyası, yeryüzünde Allah'ın insan yaratma maksadının tecellisi böyle gerçekleşecektir. İnsanlık, Muhammed Ümmeti'nde dirilecekse eğer, Muhammed Ümmeti de insanlık kadar büyük ve karmaşık sıkıntılarla yüzleşecektir.Bir insanın yaşaması, karanlığına rağmen geceyi kabul etmesini gerektirir. Karanlıktan ürkenin hayatı olamaz. Sadece gündüzleri olan bir hayat düşünülemez.

Mü'minler de, Allah'ın onlar için yazdığı kaderi yaşamaya mecburdurlar. Zaferleri olan ama acısı olmayan bir savaşın mücahitleri olamazlar. Öyle bir cihat ve öyle bir mücahitlik kimseye sunulmamıştır. Yol budur, hayat böyledir. Vaat de budur. Cehennem ayetleri ile cennet ayetlerinin yan yana olmasının yorumu budur. Biberden bile lezzet alabilme idraki budur. Ölümün ta kendisi olan şehadeti özleme seviyesinde temenni sahibi olabilmenin sonucu budur. Kulluğun özü budur.

Yıllar boyu süren geceleri, yıllarca yaşamanın doğal ve zorunlu gereği olarak gördüğü gibi insanın, her gün bir sıkıntı, her an bir olay gördüğü dünyada yaşamayı da yıllar boyu artan bir tempo ile 'insanlık için çıkarılmış ümmet' olmanın sonucu olarak görmek gerekir. Hem bütün insanlığın umudu olmak, insanlık limanındaki son gemi olmak hem de insan sayısı kadar derde hazır olmamak çelişkidir. Neyin neden adlandırıldığını anlayamamaktır.Alemleri kuşatan bir daireye Peygamber olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamın peygamberliği bütün alemlere rahmet olmuştur. Onun alemleri kuşatan rahmetinin alemler kadar meşakkat getirmesi neredeyse şarttır. O, alemler kadar rahmet getirdi, alemler dolusu sorunlar ve dertler içinde o rahmetini yaydı. Onun ümmetinin kapasitesi, bütün alemler düzeyinde oldukça, sıkıntıları da evren boyu olacaktır elbette. Rahmeti alemler boyu görüp de rahmetin tabii sonucu olan sıkıntıları köyümüz, kasabamız düzeyinde göremeyiz. Bilememek olur böyle bir anlayış; neyin neden yapıldığını bilememek olur. Ümmet nedir, insanlık nedir, dünya nedir bilememek olur. Bedelin cennet olmasının sırrını idrak edememek olur.

Hiçbir sıkıntı yoktur, her şey ortada ve gayet açıktır:Bütün insanlık için çıkarılmış bir ümmetiz.İnsanlık kadar yoğun ve ağır dertlerimizin olması tabiidir.Mevsimlik değiliz, yöresel değiliz. Güneşin aydınlatmaya devam ettiği her gün bizim günümüzdür, güneşin ışınlarını alan her yer bizimdir.Bütün zamanlarda ve bütün mekanlarda dertlerimizin olması, okların daima bizi göstermesi de bizim, 'insanlığı bağrımızda bulundurmamızdan' ve bizden başka bir insanlık kalmadığındandır.Cennette başlayan bir savaşın bugünkü savaşçılarıyız. Bugünün cephe bekçileri biziz ve son bekçileriz. Binlerce yılın birikimini üzerimize çekmiş olabiliriz. Binlerce yılın hasretini de biz dillendiriyoruz. Biz, Ümmet-i Muhammed'iz. İnsanlık için çıkarıldık.