Bir kalabalık sarmış etrafını?

Elleri kızarıncaya kadar seni alkışlayan bir kalabalık?

Önüne koydukları ve her geçen gün büyüttükleri dev aynasından bakarken kendine, onlar seni alkışlamaya devam ediyorlar?

Oysa bir ses var ötede?

Alkış seslerinden duyulmayan bir ses?

Sokağın sesi bu?

Bir zamanlar senin de içinde olduğun sokağın sesi?

Ne kadar bağırsalar da, sana seslerini duyurmak için çatlasalar da yine de alkış sesleri bastırıyor sokağın sesini?

Biz o sokağın sesi olmaya çalışıyoruz aslında?

O sokakta duymak istemediğin sesleri sana ulaştırmak istiyoruz?

Oysa sen yanı başından uzaklaştırıyorsun bizleri?

Duymak istemiyorsun, hoşuna giden alkış seslerinin yanında; bizim, sokağın sesini?

Sokak bir süredir seni konuşmakta?

Duy bu sesi dedikçe kızıyorsun?

Ya alkışla ya yok ol diyorsun?

Alkışlamamamıza kızdığın gibi sokağın sesini getirmemize de kızıyorsun?

Biz umutsuzca geri dönüyoruz sokağa?

Fakat?

Ekliyoruz?

Hani bir ateş yakarsın ya?

Ya da gecenin en karanlık noktasında bir lamba?

Etrafına kelebekler üşüşür ya?

Şu anda etrafına üşüşmüş durumdalar?

Ama unutma?

Bir gün sönerse o ateş?

Ya da biterse pili lambanın?

Bir tek kelebek göremezsin etrafında üşüşen?

Etrafında büyük bir aşkla alkış tutanları göremezsin?

Yine dönersin sokağa?

Sesini hiç duymak istemediğin o sokakta buluverirsin kendini?

Onun için zamanın varken o sokağın sesine kulak ver?