Kar tatili ya ne yapalım diye düşünmeye gerek yok. Evvelen her gün gittiğiniz kahvehanenin kapısından girip “hey cemaat selamün aleyküm” dercesine Facebooka girip selam çakıyoruz sağa sola. Sonra bir köşeye ilişiyoruz, bir iki muhabbet, biraz dedikodu, biraz haber… Böyle böyle halleşiyoruz.

Beş dakikalığına uğramıştım yarım saatten aşağı çıkamıyoruz diye dert yanarız. Bazı detayları, bazı haberleri oradan alırız.

Mesela okulların tatil olduğunu Milli Eğitim Müdürü Sayın Fatih Bilican hocadan aldım 12 dakika sonra.

Bu gün facebookta bir tartışmaya takıldım. Tartışılan ana konu bazı tasavvuf erbabının şirke düşüren halleri() Fotograflar, Adanolu insanının sevdiği ve beğenerek dinlediği bilen insanlara ait.

“Anlattığınız çağırdığınız dini reddediyoruz, Mekkeli müşriklerden hiçbir farkınız yok.”

Bu ibareyi de yazmış üst tarafa… Yazanları tanıyor olmam, onların şahıslarını dışarıda tutarak fikirlerimi yazmamda bir sakınca görmüyorum. Zaten bizim kahvehanenin ortasında kayıtlı bunlar.

Çok ciddi bir algılayış, bir o kadar da dil ve bir o kadar da üslup problemimiz var. Bu tespiti dış çerçeve olarak ortaya koymak lazım. Biz böyle ağır ağır düşünürken heyecanlı karakterler yani kahramanlarımız() bizi korkak, tembel, omurgasız gibi sıfatlarla zikretmeye başlayacaklardır.

Onlar dini anlamada ne kadar samimi ise, bu tür yaklaşımlarda diğer Müslüman da aynı ön kabulü hissettirmelidir.

Çağırdığınız dini reddetmek ne demek… Bu zevat, televizyonlardan millete Allah’ı, Allah Sevgisini, Peygamberi (sav)’i anlatıyor… Sevenleri ilgiyle ve severek dinliyor… Herhangi bir açıklama yapmadan milleti kışkırtırcasına “bunların dinini reddediyorum” diyorsun.
Akıl değil bu… Dumura uğramış bir hissi tavır. Sonradan sözünün delilleri kitaplardan yanlış anladığı veya anlamak istediği satırların altını çizerek, resim çekerek ekranda paylaş… Okuyorum onları, prensip düzeyinde açıklama yapılmış. Eh olur diyorsun. Hatta evet böyle olmalı diyorsun.

Ama bu insan ne yapıyor; gelin beni dövün der gibi bir cümle.

“Mekkeli müşriklerden hiçbir farkınız yok” derken insan utanır sıkılır biraz. Nefsinin dürtüsüne yuvarlanıp gitmez be

“Hem Mekkeli müşrikleri ile nasıl mücadele et demiş Allah (cc) Kitapta” diye başlayan bir cümle bile kurmak istemiyorum yöntem konusunda fikrimi desteklese bile.

Bu tür konuşmalarda dikkat edilecek şey niyettir. Ne yapmak istiyoruz? Her camia kendi anlayışlarını “din budur” haline getirirse nefsaniyet araya girer ve Allah’ın rızası aranmaz. İmam Şafii’nin mükemmel sözünü hatırlıyorum: “Tartışmada yenilmeyi tercih ederim. Böylece yeni bir hakikat öğrenmiş olurum ayrıca bir dostumu da kaybetmemiş olurum.”

İnsanoğlunun kusuru çoktur. Ancak niyet kısmı her şeyden evvel gelir ve amelin sonucunu belirler. Allah katındaki değerini de belirtir. Allah’ın dinin güzel yaşmaksa niyetimiz Kur’ana bakmalıyız, diğerlerinin hatalarına değil.