Belediyenin çocuklar için yaptığı parktaki salıncakta sallanıyordum. Hava sıcaktı, sallandıkça serinlik yüzüme yüzüme vuruyordu. Sıcak havanın alnımı, yanağımı yalayıp geçmesi de beni rahatlatmıyordu. Böyle öğle vakitlerinde anneler arkadaşlarıma dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Ben, babamın peşinden öğle namazı için camiye çıktığım için bana izin vardı.

Çok seviyordum ailemin böyle davranmalarına. Dini bir davranış yapmak istediğimde her türlü imkanı önüme seriyorlardı. Neyse ben sallanmaya devam ederken iki abi parktaki ceviz ağacının gölgesine bırakılmış banka oturdu. Abi, diyorum çünkü ellerinde sigara ve yüksek sesle arabesk müziklerin çaldığı büyükçe telefonlar vardı. Oturdular, biri "-Bana bunu nasıl yapar?!!!" diyor sigarasını içine çekiyor ve kesik kesik öksürüyordu. Diğeri de güneş gözlüğünü çıkardıktan sonra "-Oğlum, boş ver dünya da başka kız mı yok, o olmazsa öbürü..." diye teselli veriyordu.

Asıl ilginç olay bundan sonra oldu. Parkın yanındaki sitede oturan bir amca onların elindeki sigaraları görünce evine gitmekten vazgeçip o iki abinin yanına geldi. Bu arada sigaralar bitmiş, ayaklarıyla izmariti söndürüyorlardı. Amca bisikletten inmeden konuşmaya başladı;

"-Oğlum, siz var ya yarın bizim gibi büyüklerin yakasına yapışıp bizden hesap sorarsınız. Neden, bizi gördüğünüz halde engel olmadınız, neden bize doğrusunu söylemediniz diye" söze girdi. Abiler şaşırdı "-Hayırdır amca, ne oldu, neden öyle diyelim ki size" dediler. Ben de merak ettim, sallanmayı bıraktım ne olacak diye. Bisikletli amca devam etti...

" -Bakın biz büyükler eğer siz küçüklere öncülük etmez isek, iyiyi doğruyu söylemezsek sizden önce biz hatalıyız, sizin suçunuzdan önce belki bizim suçumuzdan bahsedilmelidir." Söz devam ettikçe nereye varacağını kestirmeye başladı abiler. Ne diyeceklerini bilemediler. Karşılarında durup yüzlerine gelen güneşi gölgeleyen adama; "-Haklısın da amca, büyükler niçin suçlu, biz ne yapıyoruz?" anlamındaki sorular uçuştu etrafta. "-Bakın tazecik ciğerlerinize şu pis sigara dumanını çekiyorsunuz, kısa zamanda kanser olacaksınız. Tertemiz ciğerlerinize yazık ediyorsunuz. Neden sigara içiyorsunuz?"

Gözlüklü abinin ağzı laf yapıyordu, diğerini zaten aşk çarpmıştı sevgilisinden ayrıldığı için. Cesaretini topladı "-Ben çok nasihat dinledim, yapma, içme diye ama kimse derdimizi sormadı. Ne derdin var da içiyorsun diye. Benim ailemde hastalarım var, ölenlerim var, kimse bunları sorumuyor."

"-Peki, sigara içtiğin zaman bu dertlerin hangisi şifa buluyor, hangisine deva oluyor bu dumanlar. Küçük yaşta sigara içiyorsun, sen de yakalanacaksın kansere sonra sana kim bakacak mademki evde hastalar var. Aksine sen sağlam ol ki diğerlerine bakasın öyle değil mi?" Abi, kapadığı köşeden gol yemiş kaleci gibi söyleyecek laf bulamadı. Bisikletli amca, başının yanlarını bir numaraya vurdurmuş tepesindeki saçları sağa doğru taramaya çalışan abiye çevirdi bakışlarını sonra.

"-Sen niye içiyorsun, sevdiğin kız terk ettiği için mi?" diye sordu. Ondan bir ses çıkmadı, bir kız tarafından çiğnenip bir kıyıya tükürülmüş gibi sersemdi zaten. Arkadaşı adına cevap vermeye soyundu ağzı laf yapan "-Ben de dedim kaç defa, oğlum bırak gitsin başkasına bakarız, ama dinlemiyor."

"- Demek ki küçük yaşta yüreğine aşk derdini yüklemişsin. İşin çok ağır, yolun çok uzun, bu yolda adamı yorar" bu sözleri duyan abi, dikkatle dinlemeye başladı bisikletli amcayı. "-Ben edebiyat öğretmeniyim, size sabaha kadar aşktan bahsedebilirim. Ama siz daha küçüksünüz, erken daha. Lakin bakın, daha kaç gün olmuş üzüntüden bitişsin, zavallı biri olmuşsun. Sen "Mevla" diyeceğin yerde "Leyla" demişsin. Seni tekmeleyip sokağa atmışlar." Cümleler ardı ardına söylendiğinde herkes susmuş bisikletli edebiyat öğretmenini dinliyordu.

Onların nerede okuduklarını sordu. Biri Selçuk Yahşi'de, diğeri de Gazi Osman Paşa'da okudukları söyledi. Öğretmen olduğu için her bir okuldan tanıdığı öğretmenlerin isimlerini söyledi. Ardından konu değişti. Böyle dertlere düştüğünüzde abdest alıyorsunuz, namaz kılıp Allah'a dua ediyorsunuz, derdinizi O'na açıyor ve ondan yardım istiyorsunuz. Sonra boş zamanlarınız da kitap okuyorsunuz. Kitaplarda her derdinize çare bulursunuz. Böyle müzikleri dinleyip de kendinizi karamsarlığa itmemelisiniz. Oğlum, siz kendi kendinize gaz veriyorsunuz, sonra da kahrediyorsunuz.

Sigaraya dörde giderken başladığını söyleyen gençlere "-Önünüz de TEOG sınavı var. Sizin aşık olmaya ya da sigara eşliğinde efkarlanmaya vaktini bile olmayacak. Siz gençler iyi olmazsanız bu millet nasıl iyi olsun? Bu milletin sizin gibi gençlere ihtiyacı var. Benim de sizi yaşlarınız da oğlum var, sizi anlıyorum. Fakat siz de nefsinize uyuyorsunuz. Her halde üç beş tane zayıf bile vardır. (başları ile onayladılar.)

Sigara izmaritleriniz ayaklarıyla çamur olmuş toprağın altına gömerken son cümleleri de tamamladı bisikletli amca. Herhalde yüreğinde bir kötülüğü daha diliyle engellemeye kalktığı için kendini mutlu hissediyordu. Belki de bu abiler kendilerini kurtarırlarsa bisikletli amca daha çok sevinecekti. Biz küçük çocuklar da bize kötü örnek olacak kişileri görmeyecektik parkımızda.