Ne yazılır ki gündemden başka... Sonuçları heyecanla, üzüntüyle, kahrederek seyreden insanları teselli etmek ve aralarını bulmak için bir şeyler yazmak derdinde değilim. Zira başarı ve zafer gönülleri mutlu ederken, kayıp ve yenilgi de gönülleri mahzun eder.
Bu çok doğal bir sonuç, insanlar bunu yaşamalılar. Bu gerçeklerden kaçmak mümkün değil. Ancak her acı ve her sevinç halinden bir zaman sonra normal yaşantıya dönülür.
Galip ve güçlü iken adil olabilmek, önemli bir meziyet ve asil bir davranıştır. Başarının sevinciyle sarhoş olmak yerine sırtına yüklenecek bir ağırlığın altında kendini hissetmek de olgunluğun ve adamlığın bir işaretidir.
Başarısını, tüm mazlumlarla paylaşmak "gönül almanın" bir üst seviyesidir. Meydanların unutulmaz işareti ile selamlamak, her daim birlikteyiz demektir.
İnsan cahildir. İnsan zalimdir.
Seçim, seçmek, tercih etmek... İnsan hür iradesiyle bilerek ve bilgi sahibi olarak seçtiğinde, tüm benliği ile tercihini ortaya koyduğunda "kendini ifade etmenin" rahatlığını yaşıyor. Sonucu ne olursa olsun... Üzülse de vaz geçmiyor tercihlerinden.
Akıl sahibi insanlar, dünyevi meselelerde ölçmeyi tartmayı bilirler. O yol, hedefe gitmiyorsa öbür yolu deneyerek hedefine kanatlanabilir. Önemli olan hedefin güzelliği ve doğruluğudur. Hedef konusunda güçlü inançlar geliştiren insan meşru yollardan biri ile yürümeli hedefine. Zira Efendimiz (sav), bir işi yapmak istediğinde meşru olan yollardan kolay olanını seçerdi.
Seçim meydanlarında "yolsuzluk" kelimesi ile "hainlik" kelimeleri kendini gösterdi. Akıl kefesine koyduğunuzda "yolsuzluk" iddiaları, henüz yargı tarafından netleşmemişken yapılan algı yönetimi vesilesi ile bir kısım insanlar zokayı yuttu. İlerleyen zamanlarda bunu yutkunmaya çalıştılar. Yutkundular belki ama hazmedemediler.
O kadar şüphesiz inandılar ki, hakikatin kendisi zannettiler. Haksız kazancın ve yolsuzluğun doğru olduğunu iman sahibi bir kişi kabul etmez. Basar bedduayı: "Allah belasını versin, tüyü bitmemiş yetimin hakkı" der. Tüm bunlar, henüz kararlaştırılmış değil.
Öbür taraftan devletin önde gelenleri, memleket mesesi olan "bilgileri sızdırarak hainlik yapmışlardır" diyorlar. Somut gerçeklikle karşı karşıyayız. Söz sahibini biliyoruz; devletin başı ve her şeyden sorumlu biri. Bakanlar, sorumlu kişiler. "Seçim malzemesi yaptı" denilmesine bakmadan meydanlarda haykırdılar. "Seçim malzemesi değilse niçin seçim meydanlarında konuştular" gibi bir itiraz yapacaksanız, cevap gelir. "O zaman bu dinleme olayını ve bilgileri niçin seçim hazırlığına denk getirdiler. Oy toplayan bir adamı aciz duruma düşürmek için değil mi?"
Hainleri kimse sevmez. Birinin hesabına hainlik yapsa bile bizzat o kişi çeker silahı haini vurur "bir defa hainlik yapan..." kimseye yaranamaz. Hainlerin yanında da durmayı sevmez insanlar. Kızgınlıkla, aşırı sevgiyle, gıcıklığına vb. herhangi bir sebeple söz sarf edenlerin cümlelerine itibar edilmemeli ve hoş görülmeli.
Bu taraftan yolsuzluk yapanların lanetlenmesini isteyenler, hainlik yapanların ihanetine sahip çıkmamalılar. Hainliği onlar da lanetlemeliler ve temiz insanlar konusunda rahat olmalılar.
Bir fısıltı gazetesi misali, çok mahrem bilgilere sahipmiş gibi bireyleri yönlendirenler şimdilerde nasıl yanıldıklarını görmüş olmalılar. Tabi geçerli bir yorumlama yapmazlar ve kıvırma paylarını kullanmazlarsa.
Artık hayata kendi öz değerlerimizle bakmalıyız. Hakikatin güçlü olduğunu bilmeliyiz. Bir takım değiştirmelerle örtbas edeceğimiz bir durum söz konusu olamaz. Hem kendimizi üzeriz hem de kandırılma hissi yaşarız.
.