Kitabın adı: Adı: Aslında bir Sanat Var...

Dünden devam;

Camideki bir hat yazısı ya da kapalı çarşının kapısındaki bir kitabe her zaman dikkatimizi çekecektir. Dili olsa da bize başından geçenleri anlatsa.

Birey, sanat eserinin gayr-i ihtiyari bir değerlendirmesini yapar. O kısacık vakit içinde yetersiz bilgisi ile belli belirsiz hükümler verir. İyi, faydalı, güzel, harika gibi sözler resmi geçitle dökülür ağzından.

"Abi, adamlar yapmış, o zaman hangi teknik vardı, bunu nasıl düşündüler, böyle şeyleri nasıl yaptılar gibi değerlendirme cümleleri sanatçıyı ve sanat eseri ile birlikte o sanatın ortaya çıktığı zaman ve mekanı tatta toplumu da içine alan bir sanatsal uzaydan bahsedilebilir, der.

Sanat eserini ele alan Sadettin Hoca önce tanımlamış, sonra o sanatın ham maddelerinden söz açmış sonra da ortaya çıkan ürünün "temel değerler" çerçevesinde biçimlendiğinden bahsetmiş. yani bir esere bakarken görebileceğimiz en önemli unsurun işlevsel yönü ve simgesel yönü noktasıdır.

Mesela İstanbul Boğazı'na üçüncü köprü yapıyorsunuz ismine Yavuz Sultan Selim koyuyorsunuz, Çamlıca'ya bir cami yapıyorsunuz amentü'nün şartının temsil olsun diye altı minare döktüyorsunuz...

Dahası onlarca örnek verilebilir. Elinizde yazı yazdınız kaleminiz çok sevdiğiniz bir arkadaşınızdan hatıra olabilir. Yazması, işlevsel yönü iken, hatırası da simgesel yönüdür.

Sanat eserleri her milletin temel değerler dizgesine uygun olarak icra edilir. O sebeple farklı toplumların farklı temel değerler dizgesi vardır.

Sonra yazarımız sanatkarı ele alır. Sanatçı aramızda bir medeniyet tasavvuru içinde yetişir. Hassas ve özel bir insandır. Herkesin gördüğünden duyduğundan daha ötesini görebilecek hissedebilecek bir duyarlılığa sahiptir.

Bir sanatçının yetişmesinde ustanın ve ekolün önemine vurgu yapmış yazarımız. Sanatkar geleneğin içinde bir taraftan kendini daraltan çizgilerin akışında giderken bir taraftan da özgün olma ve mazi aşma gayreti içinde olabilir.

Sanat eseri işte bu yetişmiş sanatkarın; yani bir şairin, bir ressamın, bir bestekarın, bir mimarın ilham edilmiş üstün gayretleri ile oluşan eserlerdir. Modernist zihniyetin tasavvuru ile şekillenmiş sanat eserini o anlayışa göre yapacaktır.

Lakin İslam medeniyet tasavvuru çerçevesinde yetişmiş sanatkar eserini almış olduğu eğitime göre inşa edecektir.

Yani hatta tezhipte, ebruda, mimaride, minyatürde, dizelerde ve benzeri her alanda medeniyet tasavvurunun oluşturduğu temel değerler üzerinden sanat kendini gösterecektir.

Söz sözü çeker, çok uzar bu muhabbet... Merak edenler çok istifade ettiğim bu eseri alıp okuyabilirler değil mi?