Mübarek günlerin içindeyiz ve Rabbimizin rahmetine gark olduğumuz demleri yaşıyoruz. Ramazan ayı münasebetiyle oruçla ilgili hadis-i şerifleri okuyayım dedim. Okudum birini geçtim diğerine. Bir hadis-i şerif beni durdurdu.
İsmini duyduğumda ruhumda bir şeylerin kıpırdadığını hissettiğim bir isimle karşılaştım. Gökteki yıldızların en parlağı bir sahabeyle muhatap oldum; Hz. Ebu Bekir. Hadiste onunda ismi geçiyordu. Cennetimizin kapılarını açacağımız, cehennemimizin kapılarını kapatacağımız ve şeytanlarımızı zincire vuracağımız vakitlerde okuyalım o hadisi. Hep beraber bir kez daha…
Ebu Hüreyre (R.A)ın rivayetine göre Resulullah (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Kim ki ALLAH rızası için (malından iki sığır, iki koyun, iki dirhem) çift sadaka verirse, Cennet kapılarından, ‘Ey Allah’ın (sevgili) kulu (buraya gel) Bu kapıda büyük hayır ve bereket vardır’ diye çağrılır. Çok namaz kılan da (Cennetin) namaz kapısından çağrılır. Mücahitler cihat kapısından çağrılır. Oruçlular da ‘Reyyan’ kapısından çağrılır. Sadaka sahipleri de sadaka kapısından davet edilirler.” Ebu Bekir (R.A):
“Babam, anam sana feda olsun ya Resulallah Bir mü’minin bu kapıların hepsinden davet olunması müşkül müdür, bir kişi bu kapıların hepsinden davet olunur mu?” diye sordu. Resulullah (SAV) cevaben, “Evet, hepsinden davet olunur. Ey Ebu Bekir, umarım ki, sen de o bahtiyarlardan olasın” buyurdu.
Her kapıdan çağrılmayı düşünmek... İşte incelik burada… Cennete giriyorsun ya mübarek yetmez mi? Yüce gönüllü ve ince fikirli isen, hayır…
Hayrın hepsini bir yerde toplamış o bakış açısı sahibi, sadaka vermiş –hem de kızına iftira olayına karışmış birine- cihad etmiş -Huneyn günü on iki bin kişilik ordu dağıldığında Efendimiz(sav)’in bineğinin önünden hiç ayrılmamış ve yıllar sonra Hz. Ali (ra)’ın “En kahramanınız kimdir?” sorusuna “sensin” denildiğinde bu olayı hatırlatarak “Ebu Bekir’dir” dediği büyük insan, Ebu Bekir (ra)
Eğitimde en kestirme yollardan biri “model” almadır. Hz. Ebu Bekir hem nasıl model alınacağını hem de nasıl model olunacağını bize öğretmen mümtaz bir şahsiyettir. Eğitimin dilini bir kıyıda bırakırsak iyi bir Müslüman olmanın şifrelerini çözmüş bir şahsiyetten bahsettiğimizi anlamış olacağız.
Bir şifre verelim; zekat vermek istemeyenlerle ilgili bir istişare toplantısına kulak kabartalım.
Halife olduğunda Ebu Bekir (r.a), o mühim istişarede, “kelime-i şahadet getiren bir kavimle savaşılmaz” diyen Hz. Ömer (ra) dahi olsa, İslam Devletine zekat vermeyenlerle savaşacağını beyan ederek kararlı davranışıyla işin doğrusunun böylesi olduğunu ve müthiş bir devlet adamı olduğunu dosta düşmana ispat etmiştir.
Bir şifre daha; nezaket abidesi, derin dostluğun simgesi
Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmak için babası Ebu Kuhafe’yi Efendimizin huzuruna getirmişti. “Biz gelirdik ya Ebu Bekir” sözüne “böylesini münasip görmüş” ve kelime-i şahadet getirirken babası ağlamıştı Ebu Bekir (ra). Sevinç gözyaşların sanılır ancak o dost, keşke amcası Ebu Talib müslüman olsaydı da Efendimiz Hz. Muhammed (sav) sevinseydi, demişti.
Bir şifre daha, öteleri gören bir anlayış…
“Sizin dininizi-İslam’ı- kemale erdirdim” dediğinde Rabbimiz, düşüp bayılacak kadar derinden etkilenmiştir. Sorduklarında eğer din kemale ermişse Efendimiz (sav)’in göç/vefat zamanı gelmiştir, diye düşünmüştür. Ne kadar da öteleri görüyordu Hz. Ebu Bekir (ra). Onun imanı bir kefeye diğer insanların imanı bir kefeye konsa Ebu Bekir’in imanı ağır gelir sözü de Efendimizden ona bir taltif idi.
Na’payım seviyorum Hz. Ebu Bekir’i… (El mer’u me’a men ehabbe)