“Bildiğiniz her şey tarih olacak”, sloganıyla yayın hayatına başlamış olan “Derin Tarih” dergisini o zamandan beri takip ederim. Kısa zaman önce ek olarak ufak el kitapçıkları da vermeye başladı. Biriktirmiş olduğum bu çarpıcı eserleri elden geçirmek için yaz tatili iyi bir fırsat oldu.
Ali Fethi Okyar’ın hatıralarının bir kısmını içeren “Serbest Cumhuriyet Fırkası Nasıl Doğdu, Nasıl Feshedildi” isimli kitabı (80 sayfa) okudum.
Öteden beri hatıra okumayı severim. Hem bir roman tadı verir hem de gerçek olayları en azından bir şahidin gözünden seyretmiş oluruz. Gerçi “resmi tarihler” ile hatıralarda anlatılan “özel tarihler” arasında ne fark var pek bilemem, zira “tarihi, galipler yazar” sözü de yazılmış ise bir kenarda.
Cumhuriyetin ilk yıllarıdır. “Yarın, Cumhuriyeti ilan ediyoruz” cümlesini okuduğumu hatırlıyorum. Bu kadar çabuk mu, daha tartışılmadan, görüşmeler yapmadan, hemen ilan mı edildi yani? “Yarın, çok erken değil mi?” diyesi geliyor insanın aklına. Evet, yarın ilan edilmiş olabilirdi ancak cumhuriyetin yerleşmesi yıllar alacaktı.
Fethi Beyin hatıralarında geçen bir söz o günleri anlatmaya yetiyor: “Gerçekte bu günkü yönetimimiz lâfzen Cumhuriyetse de Cumhuriyetten ziyade dictature’e benzemektedir.” Sözün sahibi kurucu bir irade olunca insan daha dikkatli okuyor tüm hatıratı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaşandığı günlerdeyiz. Böyle bir zamanda bu eser iyi geldi diyebilirim. Gündemdeki seçimlere tarihin gözüyle bakmak farklı düşünleri tetikledi zihnimde.
Kitaptan altını çizdiğim satırları paylaşmak istiyorum. Zira altını çizmeden okuduğum bir kitabı okunmuş kabul edemiyorum. Altını çizdiğim satırların kıyısına duygularımı ifade eden ibareler de yazarım.
“Her vakit (altını kalın çizmişim) beni biraz rakı içmeye sevk eden Gazi Hazretleri, o akşam mudat hilafına (alışılmışın tersine) bana rakı içmememi tavsiye ediyordu.” O akşam yemek meclisinde Vali Kazım Paşa ve Ali Fethi, Gazinin emriyle geri kalır ve Gazi sorar: “Halk, hükümetten (CHP) den müşteki midir?(şikayetçi midir?) Korkmayınız, söyleyiniz.”
“Korkmayınız” kelimesi Gazinin dilinde yer etmiş. Daha farklı hatıratlarda da gördüm bu kelimeyi. Korku ve diktatörlük kavramını yana yan düşünüyorum zaman zaman. Başka bir Paşa’ya da “Benden korkuyor musunuz? demişti de, o Paşa da “Mustafa Kemal’in askeri hiçbir şeyden korkmaz” demişti. Hem vali hem de bir paşaya “korkmayınız” kelimesi garibime gitti açıkçası.
Kazım Paşa; “Evet, Müştekidir…”
Bu sefer Paris’te elçilik yapan Ali Fuat’a sorar Gazi; “Siz de hariçte geliyorsunuz, hariçten vaziyetimiz nasıl görünüyor?” Burada Gazinin tetkik eden bir bakış açısına sahip olduğunu görüyoruz. Demek ki hali hazırdaki yönetim gönlündeki gibi, istediği gibi değil.
Ali Fuat; “Hariçten mali ve iktisadi vaziyetimiz pek fena görünüyor… Hükümetin borçları veremeyeceğim demesi...” gibi ifadelerle cevap veriyor.
Altı çizili kelimelerin hepsini yazmak yerine hatırat sahibinin davranışlarının altındaki duyguları dile getirmekle yetineceğim. Benim için olaylar kadar olayların nasıl algılandığı da önemlidir.
“İtiraf etmeliyim ki, İsmet Paşanın samimiyetine asla itimat edemiyordum.” Gaziden teminat alarak Cumhuriyetçi ve laiklik ilkesine bağlı bir fırka/parti kurmak istiyor. Her şeyi ile CHP’ye benzeyen. Sadece farklı fikirleri dile getirip ilan edilmiş Cumhuriyeti hayatın içinde yaşanılır kılmak istiyor ve bunu millete yapılmış bir hizmet olarak algılıyor. Ancak, İsmet Paşa partinin içindeki muhalefete bile dayanamazken nasıl olur da farklı bir parti ismi altında eksikleri anlatılır. İşte bu dayanılmaz bir şey idi o günkü CHP için.
Gazi, cevap verdi:
“Bunlara tahammül edeceğiz. Başak çare yoktur… Vakıa bir meclis vardır fakat dahilde ve hariçte dictateur (dikatatör) nazarıyla bakıyorlar bize.”
Ali Fuat beyin yıkıldığı yer burası işte;
“Fakat Gazi’nin kendi irade ve ısrarıyla meydana çıkacak fırkaya karşı bizzat mücadeleye geçeceğini asla hatırımdan geçirmemiştim. Filvaki Gazi, arkasında istibdat müessesesi bırakmamak ve cumhuriyeti ebedileştirmek gibi yüksek mefkureler namına bir muhalif fıkra vücuda getirmek istediğini tekrar edip durmuştu. … Bir insanın bir şeyin hem yaşamasını hem ölmesini aynı zamanda arzu edeceğini akıl ve mantık kabul etmez. Gazi çok defa “tabii ben bitaraf kalacağım” dememişler miydi?”
Reis-i Cumhura güvenmek, karşısına geçemeyecek kadar çekinmek, ancak memlekete hizmet cumhuriyete katkı sunmak için yola çıkmış bir insanın yıkılan hayalleri. Yalnız onun hayalleri midir yıkılan yoksa yıllar boyu suskunluğa itilmiş milletin vicdanı mıdır?
Önemli günler yaşıyoruz. Şimdi milletin adamı, millet adına, ileri demokrasi adına yürümek için cumhurdan izin istiyor. Bu Pazar, ülkemde bambaşka günlerin başlangıcına adım atılacaktır. Duyrula.