Sanırım yazmadan edemeyeceğim. Zira bu satırlardan da hesaba çekileceğime inanıyorum. Bir belge niteliğini taşıyan bu cümleler hepimizin hakkında hayırlı olur.
20 Nisan Pazar günü Hafız Hocamız tarafından "bir günde hatmi şerif" yapılacaktır ilanını okuyunca hassas damarım kabarıverdi. İnsan okudukları ile yaşadıkları arasında doğru bir bağlantı kurmak istiyor. Okudukları inanç esasları ise daha bir dikkatli davranmak gerektiği düşünüyor. Bazen ölçüyü de dengeyi de kaçırabiliyor. Mesela;
Herkes müslüman ya, herkes bu kitaba uymak zorunda ya, herkes Efendimiz'in (sav) yaptıklarını tatbik etmek mecburiyetinde ya... Dostum alıyor satırı eline herkesi katıyor önüne... Allah ne verdiyse yükleniyor. Bastırıyor, anlatıyor, açıklıyor, söylüyor, söylüyor...
Zira toplumun helak olmasından korkuyor. Uyarmazsa Efendimiz'den (sav) duyduğu davet etmekle ilgili hadislere karşı geleceğini biliyor. "Ebu Cehil'in ayağına yirmi beş kez gitmiş Efendimiz (sav) İslam'a davet için" cümlesinden çok etkilenmiş. Kollar sıvanır, diller bilenir ve muhatabımızın yaptığı kusurların, hataların tehsinden bahsedilir.
Aslında insan doğruyu görünce, ikna olma kabiliyetinde yaratılmıştır eğer fıtratı kötü şartlandırmalarla bozulmamışsa. Doğruyu, hakikati ortaya koyduğunuzda, art niyeti yoksa ya da bizim bilemediğimiz hatta kendisinin de fark edemediği olumsuz niyetleri de yoksa neden kabul etmesin ki?
İnsan kendi görüşünü beğenir, tutar. Allah hepimize bir özgünlük vermiştir. Aynı konuda aynı tavrı farklı bir şekilde geliştiririz. İnsanların birbirine benzerliği kadar farklılığı da vardır. Bir insanla kendinin benzerliklerini ya da farklılıklarını anlat desek... Hangisini yani benzerliği yoksa ayrılığı anlatışından bile farklı olduğumuzu anlarız.
Neyse biz asıl konumuza dönelim.
Bir günde bir hatim indirmek doğru mu? Hatta bunu her sene tekrarlamak ne kadar doğru? Biz iman eden insanlar dini konularda hassas insanlarız. Hele tasavvufa dahil olmuş ve kendimizi "Allah'ı görmüyorsak bile Allah bizi görüyor" inceliği ile yaşamaya çalışıyorsak... Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun", "Allah'ı ve ahiret gününü arzulayan ve Allah'ı çokça zikredenler için, Allah'ın Rasulün'de pek güzel bir örnek vardır." İlkelerini prensip haline getirmişizdir.
Bir güzelliğe asla engel olmak istemem, ancak Efendimiz'den (sav) okuduğum hadislerle bu uygulama çelişiyor. Kur'an-ı Kerim okumak mı? Hayır, aksine Hafız Hocamızın ağzına da çok yakışıyor. Hatta onu dinlerken aç bir insanın iştahla yemek yemesini anımsıyorum. O kadar lezzet alıyor ki, dinleyenleri o kadar doyuruyor ki.
Ancak bir gün de hatim kelimesi noktasında...
Bir sahabe geldi Efendimize(sav): "Ne kadar sürede Kuran okuyayım" dedi. "Bir ay" dedi Efendimiz (sav). "Daha fazlasına gücüm yeter" dedi sahabe, "o zaman on beş günde oku", daha fazlasına gücüm yeter" dedi, "bir hafta izin verdi" "daha fazla deyince" "üç günden az okuma" dedi ve talebi sınırlandırdı. O zat yaşlılığında keşke Efendimizin (sav) ruhsatı dinleseydim" demişti.
Bu olayı okuyunca hadislerde bir gün de okumanın doğru olmadığı kanaati oluşuyor insanda. Her gün okumalıyız. Okumak, anlamakla ilgilidir. Anlamayan okuduğunu sanmasın. Anlamak, yaşamakla ilgilidir. Yaşamak, samimiyeti gerektirir ki yapmacık olmasın.
İnmemiştir Kur'an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için...
.